Korku tacirleri...

A -
A +

Beklentilerini hep olağanüstü şartlara göre kurgulayanlar, ortaya korku salarak belli ölçüde sonuç almaya çalışır... Türkiye'de, özellikle 1960 darbesinden sonra; ara rejimlerde bakanlık vs. görevleri üstlenenler ve de bunlara özenenler; her dönemde böyle bir fırsatı kollar hale gelmiştir. Normal demokratik düzende, hiçbir zaman halktan temsil görevi alamayan, dolayısıyla da iktidar yüzü göremeyen siyasetçilerin bu hastalığı, demokrasinin gelişmesine sürekli olarak ket vurmuştur. En son 28 Şubat döneminde, ara rejim taifesi bayağı umutlanmış, o anaforda bir post kapabilir miyim hevesiyle stratejik kapıları sabah akşam gözetlemişti!.. Artık o dönemlerin Türkiye için kapandığı yazılıp çiziliyor. Ancak gene de bu taife sazını saklama niyetinde değil. İstedikleri sonucu bir türlü vermeyen seçim sandığını; hep geri plana itecek atraksiyonları hayata geçirmeye çalışıyorlar. Demokrasinin üzerinde gölge olmamalıdır. Bir kere gölge düştü mü, insanlar kendini korku tünelinde hissetmeye başlıyor! Şimdi yaygın olarak seslendirilen bir endişe söz konusu: acaba 22 Temmuz seçimleri gerçekleşecek mi?! Demokratik bir hukuk devletinde, böyle bir endişe olabilir mi? Daha doğrusu demokrasinin esas kaynağı olan halk iradesinin tecelli etmesine mani olacak herhangi bir durum düşünülebilir mi?.. Anayasa'nın 78'inci maddesinde, savaş hali sebebiyle genel seçimlerin Millet Meclisi tarafından bir yıl geriye bırakılabilmesi durumu öngörülmüştür. Bu normal düzenlemedir. Seçimlerin sağlıklı olarak yapılabilmesi için düşünülmüş bir tedbirdir. Siyasi şartlar icap ettirdiği takdirde; 77. madde hükmü gereğince öne çekilebilen (Ki, 22 Temmuz takvimi böyle bir düzenlemedir...) veya 102'nci maddede belirtilen süre zarfında Cumhurbaşkanının seçilememesinden ötürü derhal; yahut 116. madde hükmünce belli zaman diliminde hükümetin güvenoyu alamaması veya yenisinin kurulamaması durumunda Cumhurbaşkanınca yenilenebilen genel seçimler için; bu türden uygulamaların yapılması hep normal ve hukuki işlemlerdir. Demokrasilerde bütün bu hallerin vukuu hep normal karşılanır. Yani seçimlerin erkene alınması, yahut gecikmeli olarak yapılması; hiçbir zaman rejimin normal mecrasından çıkacağı veya öyle bir tehlike ile karşı karşıya kalacağı anlamına gelmez. Peki bugün neden seçimlerin geleceği ile ilgili olarak kaygı yaşanıyor? Çünkü hali hazırda demokrasinin üzerinde bir gölge söz konusudur!.. 27 Nisan'da gece yarısı uçveren e-bildiri ve akabinde sükun eden Anayasa Mahkemesinin tuhaf kararı ile Millet Meclisi'nin Cumhurbaşkanını seçme işlevi engellenmiştir. Bu garabetin ortadan kalkması için doğal olarak meselenin halka götürülmesinden başka çare yoktur... Ama bazıları halkın vereceği kararı peşinen hazmedemediği için; (Çünkü onlara göre halkın yüzde doksan beş desteği de olsa, bazı kurumların tavrı daha önde gelirmiş!..), seçim sandığının kurulmasına mani olmak istiyor. Bunun için de etrafa korku salarak ve seçim emniyetini ortadan kaldırarak, bunu yapabileceklerini düşünüyorlar. Terörün tırmanması ve Kuzey Irak'a yapılabilecek bir harekat bunların beklentileri arasında... Oysa Türkiye'nin rahatlaması ve demokrasinin kökleşmesi için 22 Temmuz seçimlerinin hiçbir şaibeye mahal vermeden yapılması şarttır. Bu da gerçekleşecektir. Bir kere daha altını çizelim ki; normal demokratik düzenlerde seçimlerin öne alınması veya geriye bırakılması korkulacak bir durum değildir. Bunun korku sebebi olması, demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işlerliğe sahip olmaması halindedir. Her şeye rağmen, korku tacirlerinin gayretleri beyhudedir. Eksikleri olmasına rağmen,Türkiye bir hukuk devleti ise; ülkede seçimlerin yapılması, Meclisin ve Hükümetin teşekkülü Anayasada belirtilen şekilde hayata geçecektir. Bulanık suda balık avlamaya kalkanların durumunu ise 22 Temmuz'dan sonra değerlendireceğiz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.