Kriz bölgelerinde çözüm ve iş birliği arayışları

A -
A +

Türk dış politikası, aktif ve çok yönlü olmanın karşılığını olumlu biçimde almaya devam ediyor... Cumhurbaşkanı Gül'ün Erivan'a gitmesiyle ilgili değerlendirmelerimizi daha önce burada yapmıştık. Ancak Gül'ün ziyaretinin hemen öncesinde, 2 Eylül tarihinde, Cidde'ye giden Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Türkiye adına çok önemli bir mutabakata imza attı. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Stratejik Diyalog 1'inci Dışişleri Bakanları toplantısında, Türkiye ile KİK arasında; ekonomik, siyasi, güvenlik ve kültür alanlarında iş birliğini geliştirecek mutabakat (memorandum) imzalandı. KİK'in Körfez Bölgesi dışında ve tek bir ülke ile imzaladığı bu ilk anlaşma ile, Türkiye ve KİK ülkeleri arasında "Yüksek Stratejik Diyalog Mekanizmasının kurumsallaştırılması" hedefleniyor. Nitekim Dışişleri Bakanı Ali Babacan, bu vesile ile yaptığı konuşmada; Orta Doğu Bölgesinde bir "kriz kuşağı" olduğunu belirterek, bu kuşağın Kuzeyinde Türkiye, Güneyinde ise Körfez'in bulunduğunu, Türkiye'nin Körfezin güvenlik ve istikrarına büyük önem atfettiğini vurguladı. Irak, Filistin ve Lübnan konularında, Türkiye ile KİK ülkelerinin ortak bir tutum sergilediğini de belirten Babacan, imzalanan bu anlaşma ile bugünden itibaren düzenli siyasi diyalog mekanizmasının kurulduğunu ve bunun Türkiye ile KİK arasında stratejik ilişkilerin gelişmesine büyük katkı sağlayacağını söyledi. Orta Doğu Bölgesindeki ihtilafların çözümünde Türkiye ve KİK ülkelerinin gayretleri belirgin sonuçlar da veriyor. Nitekim Lübnan'da kilitlenmiş olan Cumhurbaşkanlığı seçimi meselesi, ülkede yeni bir iç savaşı tetiklemek üzere iken; Katar'ın etkin arabuluculuğu ile, Lübnan Hükümeti ve muhalefet arasında yapılan Doha (Devha) Mutabakatı sonucunda çözüme kavuşturuldu. Daha önce de Suudi Arabistan, Filistin'de El Fetih ile Hamas arasındaki ihtilafın çözümü için arabuluculuk yapmış; Mekke Mutabakatı ile tarafları bir müddet için de olsa uzlaştırmıştı. Aynı şekilde Türkiye aracı sıfatıyla, Suriye ile İsrail arasında, dolaylı barış görüşmelerinin başlamasını sağlamış bulunuyor. Bu sürecin yakın gelecekte doğrudan görüşmeleri sağlaması da bekleniyor... Türkiye ile Körfez ülkeleri arasındaki siyasi ve diplomatik temasların son iki yılda hayli sıklaşmasıyla birlikte, ticaret hacmi de yaklaşık dört katına çıktı. Orta Doğu ve Körfez bölgesindeki diplomatik ve ticari hamlelerin ne denli etkili olduğunun son göstergesi de, 3 Eylül'de Şam'da yapılan zirveye, Arap Birliği, AB ve KİK Dönem Başkanları katılırken, tek ülke olarak sadece Türkiye adına Başbakanın, burada yer almasıydı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.