Bu yabancı basın veya bankalar, Türkiye'yi neden bu kadar düşünüyorlar acaba?!. Görünüşe bakılırsa, sürmekte olan küresel krizden dolayı ülkemiz adına pek fazla endişe ve telaş duyuyorlar... Efendim Türkiye'nin en az 90 milyar dolara ihtiyacı olacakmış da... Deutsche Bank öyle diyor. Sahi Almanya'nın bazı kurumları, son zamanlarda Türkiye için, alışılmışın dışında bir gayret içinde görülüyor. Sebebi ne ola ki? Mesela Güngören'de patlayan bombaların failleri hakkında, Alman İstihbarat Servisi, bugüne kadar hiç alışık olunmayan bir tavırla dikkat çekici bir açıklama yaptı... Diğer taraftan malum "Deniz Feneri Davası" sebebiyle, Alman Mahkemesi'nin teamülleri çok zorlayan beyanları vardı. Almanya'daki Deniz Feneri Derneği'ne yapılan polis operasyonu da epeyce alengirli!.. Birkaç gün önce, MİT eski Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür; Uğur Dündar'ın programında bu operasyona dair çok sivri şeyler söyledi... Elbette Almanya cenahından sadır olan bütün olayları birbirine ekleyip bir sonuca bağlamak gibi bir düşüncem yok. Lakin son zamanlarda bahse konu ülkeden bu kadar çıkışın vuku bulması ister istemez insanı kuşkulandırıyor. Deutsche Bank'ın, Türkiye'yi bir gecede yarı yarıya fakirleştiren 2001 krizi sırasındaki tutumu ile ilgili pek hoş şeyler söylenmiyor... Bu son üfürmesi ile ilgili olarak da Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz enteresan bir değerlendirme yapmış: "Deutsche Bank uçmuş, itibar etmeyin..." Diğer taraftan Fransız Le Monde gazetesi de Türkiye hesabına hayli dokunaklı bir analiz yapmış: "Türkiye felakete doğru gidiyor..." demiş ve eklemiş; "Üstelik on yıl içinde bu ikinci defa oluyor..." Yorumun genelinde de, bir nevi hükümeti hedef alan bir yaklaşım var. Fransız gazetesine göre, "Hükümet yaklaşan yerel seçimlere dönük olarak serbestçe manevra yapabilmek için, IMF ile yeni bir anlaşma yapmakta ayak sürüyor..." Doğrusu bu üslup, ister istemez zihinlerde soru işaretleri oluşturuyor. Amerikan basınında da bu mealde bazı haber ve yorumlar çıkıyor. Peki gerçek durum nedir? Gerçek durum, Türkiye'nin bu dönemde dikkatli ve tedbirli olması gerektiğidir. Herhalde bunun aksini iddia eden de yoktur. Merkez Bankası Başkanının belirttiği üzere, bir miktar dış finansmana ihtiyacımız olmakla birlikte, 90 milyar dolar gibi rakamlar, işi fazla abartmaktır... Ayrıca her gün, "Yandık, bittik, ölüyoruz..." demenin krize hiçbir faydası olmadığı gibi, ortalığı paniğe verdiği için, bilakis zararı oluyor. Bu arada Başbakan Erdoğan da, çok yerinde bir uyarıda bulunuyor: "Krizi fırsat bilenler pusuda bekliyor..." Hakikaten krizlerden beslenenler, krizleri her seferinde bir biçimde fırsata dönüştürmeyi becerip epeyce rant vuranlar vs., anlaşılan pusuyu kurmuş bekliyor. Hariçten okunan gazellere bir de bu açıdan bakmak gerekiyor. Diğer taraftan Baykal'ın yaklaşımı da bir tuhaf. Diyor ki: "Başbakanın, bütün cakasına rağmen, IMF ile tıpış tıpış bir anlaşma yapma arayışı içine girmekte olduğu görülüyor..." Burada anlaşılamayan nokta şu; Sayın Baykal IMF ile bu anlaşmayı istiyor mu, istemiyor mu? Daha açık sorayım: Bu konuda, "anlaşma yapılsın" diyen TÜSİAD ile aynı görüşte mi, yoksa farklı mı düşünüyor? Şayet anlaşma yapılırsa (şartlarını bir tarafa bırakalım şimdilik), Türkiye'nin tekrar IMF'ye ihtiyaç duymasından ötürü Baykal üzülecek mi, yoksa; "Başbakanın cakası" bozulduğu için sevinecek mi? Merak ediyorum doğrusu!..