İsveç’te aşırı sağcı, ırkçı, faşist Rasmus Paludan isimli yaratık tarafından sergilenen ve bütün İslâm âlemini infiale sevk eden alçakça eylemin sebep olduğu öfke genişleyerek devam ediyor…
Türkiye, Kur’ân-ı kerime yönelik sergilenen bu rezil davranışa izin veren İsveç Hükûmetine karşı, en keskin biçimde, resmî protesto eylemini ortaya koydu. Bu çerçevede İsveç Savunma Bakanı Pal Jonson’un planlanmış olan Türkiye ziyareti, “Hiçbir anlamı ve önemi kalmadı” denilerek iptal edildi. Daha önce bu ziyaretin iptal edildiğini duyuran Millî Savunma Bakanı Hulûsi Akar, dün de şunları söyledi: “Her türlü alçaklığı, rezilliği, iğrenç girişimi görmezlikten gelmek, bunlara sessiz, tedbirsiz kalmak kabul edilebilir bir şey değil. Bu şekilde gittiği takdirde, bizim tutumumuz, tavrımız açık, net bellidir.”
Bu sözlerin temelinde, peş peşe sergilenen iki çirkin ve ahlaksız eyleme duyulan öfke var. İsveç Devleti bölücü örgüt PKK’nın ülkedeki eylemlerine sessiz kaldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsına yönelik hakaret ve saldırılara göz yumdu, herhangi bir hukuki işlem yapmaya dahi gerek görmedi. Yapılan küstahça eylemleri sözüm ona demokrasi ve ifade özgürlüğü olarak tanımladı.
Aynı şekilde Kur’ân-ı kerime yapılan saldırıya karşı çıkmak şöyle dursun, tam tersine izin vererek doğrudan veya dolaylı biçimde desteklediği ortaya çıktı. Böyle bir devletin hangi etik prensibine inanabilirsiniz? Avrupa’nın kuzeyindeki bu küçük devletçiğin, bütün İslâm Dünyasını derin üzüntüye gark eden bir küstahlığa meydan vermesi, hele hele yapanları koruması ve arkalaması hangi gerekçe ile savunulabilir?
Avrupa’nın kuzeyi derken, sadece öteden beri İslâm düşmanlığı ve ırkçı politikaların zemini hâline gelen İsveç, Danimarka ve Finlandiya değil;
Bu adam tam bir ruh hastası. Daha önce Katolik inancında iken, onu terk edip agnostisizm fikrine yönelmiş… Ama İslâm Düşmanlığında gittikçe daha saldırgan bir tutum sergiliyor. Yine bir Batı Avrupa ülkesi olan Almanya’nın eski “Doğu” kısmında, sahneye çıkan Pegida hareketi…
Bunun da başını çeken Lutz Bacmann adında saplantılı bir kişi. Pegida (Batı’nın İslâmlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar demek), 2014 yılından beri, İslâm dini ve Müslümanlar aleyhinde, Dresden şehrinde sürekli olarak eylem yapıyor. Keza Batı Avrupa ülkesi Fransa’da da İslâm dinine ve Müslümanlara karşı düşmanlık, ırkçılık ve aşırılık her geçen gün artıyor…
Charlie Hebdo isimli mizah dergisinin, Eylül 2012’de Peygamber Efendimize karşı yayınladığı son derece çirkin ve aşağılık karikatür çok büyük tepkilere ve olaylara sebep olmuştu. Buna benzer örnekleri çoğaltabiliriz. Ne var ki, her biri diğerinden daha karaktersiz ve aşağılık eylemler, sapkın fikirler bu ülkelerin sathında hiç azalmıyor, tam aksine günbegün genişliyor!..
Kısacası Avrupa’nın kuzeyinden, güneyinden, batısından ve doğusundan insanlık için faydalı ve barışçı düşünceler yerine kin ve nefret duyguları yükseliyor. Yabancı düşmanlığı, bilhassa İslâm düşmanlığı sâri bir hastalık gibi yayılıyor maalesef. Bir zamanlar Haçlı Seferleri vasıtasıyla, sıcak savaş biçiminde cereyan ediyordu bu düşmanlık.
Zalim ve acımasız Haçlı orduları girdiği yerde taş taş üstünde bırakmıyordu. Bunların Hıristiyanlığın başka mezheplerine karşı da tahammülü yoktu. Bizans topraklarında Ortodokslara karşı yaptıkları vahşet tarih kitaplarını dolduruyor. O zamanlarda sıcak savaş yöntemiyle ika edilen katliam ve soykırımlar, daha sonraları farklı zeminlere taşındı. Bugün artık bir nevi soğuk savaş yöntemiyle tatbik ediliyor…
Fırsatını bulduklarında Haçlı modelini de günün şartlarına uydurup, sahnelemekten geri durmuyorlar.. 11 Eylül 2001’deki saldırıdan sonra, ABD Başkanı George W. Bush’un Haçlı Seferlerinden dem vurması bir dil sürçmesi değildi!.. Unutmayalım.
Netice, İsveç’te meydana gelen hadiseleri doğru biçimde yorumlamak, evvela bu ülkenin yöneticilerine düşüyor. Mevlût Çavuşoğlu’nun çağrılarına kulak verip, bir an evvel yaşanan olaylara dair, gerekli soruşturma ve kovuşturmayı yapmalı, sorumlu kişilerin yargı önünde hesap vermesini sağlamalıdır. Şayet İsveç böyle yapmayıp kulağı üstüne yatacaksa, NATO’ya giriş için Türkiye’den onay beklemeyi de unutmalı!