Bazıları Tayyip Erdoğan'a karşı muhalefeti, bir peşin yargı; bir ideolojik çatışma, psikolojik bir saplantı, bir husumet ve nefret mertebesinde yürütüyor! Başbakan'ın kürtaj ve sezaryen konusunda söyledikleri, genel hatlarıyla dünya sağlık çevrelerinde hâkim olan anlayışın yansımasıdır. Kaldı ki, insani açıdan; bir canlının katledilmesi, bir hayatın daha ana karnında iken söndürülmesi demek olan kürtaja karşı; dünyanın her tarafında, şiddetli bir muhalefet ve mücadelenin olduğunu herhalde bilmeyen yoktur... Kürtaj ve sezaryenle doğum konusunda, böylesine keskin ifadeler kullanırken, Erdoğan'ın; ülkenin nüfus sağlığına dair çok kritik verilere dayandığını dikkate almak gerekir. Türkiye'de nüfusun korunması ve sağlığı konusunda, Başbakanın öteden beri ortaya koyduğu hassasiyet herkesçe biliniyor. Zamanında yeterli tedbir alınmadığı takdirde, ülkemizin de bugün Batı Avrupa ve Rusya'nın yüz yüze bulunduğu, nüfus problemi ile karşılaşacağı muhakkak! Erdoğan bunun için çırpınıyor. Ama yukarıda da belirttiğimiz üzere, kimileri bu stratejik öngörü ve iyi niyeti dahi başka taraflara çekiyor. Keşke bu ön yargılardan ve kısır muhalefet anlayışından kurtulup, daha bilimsel ve objektif kriterlerle konuya yaklaşabilseler... Kendilerini feminist veya özgürlükçü-eşitlikçi olarak tanımlayan kimi kadınlar, Erdoğan'ın çok ulvi maksatlarla serdettiği görüşlerini, bir cinsellik meselesi ve kadın bedenine hükmetme gayreti olarak, çok sakil ve sapkın biçimde değerlendiriyor!.. CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, şayet Türkiye'nin nüfus yapısı hakkında gerekli bilgiye sahip değilse, kendi partisindeki sosyal bilimci akademisyenlere, nüfus aşınmasına dair danışmada bulunabilir pekâlâ... Ama bunu yapmıyor. Ya ne yapıyor? Çok ucuz ve yüzeysel muhalefete sarılıyor. Konumuna hiç de yakışmayan, argo sloganlara başvuruyor. "Başbakan vajina bekçiliği yapmaktan vazgeçsin..." gibi, çirkin ifadeler kullanıyor. Aylin Hanımın, son derece insani bir konuyu, kadının tenasül uzvu bekçiliğine indirgemesi tam anlamıyla bir skandaldır! Kadın bedeninin bir meta gibi sergilenmesine, pazarlanmasına ses çıkarmayan kesimlerin; evrensel ilkeler çerçevesinde insan hak ve haysiyetine sahip çıkma noktasında, ortaya konan fikirlere böylesine tepki göstermesi, gerçekten çok düşündürücü... Bayan Nazlıaka ve onun gibi düşünenler, kürtaj yoluyla her gün kaç yüz tane, kaç bin tane hayatın, başlamadan bitirildiğini hiç düşünüyorlar mı acaba? Bu konuda emniyet kayıtlarına, mezarlık defin bilgilerine bir zahmet başvursalar çok şey öğrenecekler. Sezaryenle doğum konusunda, dünyada tolerans gösterilen oran, yüzde 20'ler mertebesinde iken; bizim ülkemizde, bazı özel hastanelerde bunun yüzde 70'lere tırmanmış olması, yeterince ürkütücü değil midir? Özgürleştirme adına, kadın bedenini meta seviyesine düşüren zihniyet, sakil düşüncelerinden bir an kurtulup dünyanın gidişatına bir baksa, hanyayı konyayı anlayacak ama... İdeolojik körlük ve siyasi taassup buna müsaade etmiyor. Merak etmeyin, gerçeklere gözünü yuman siyasetçiler, çok geçmeden sandıkta dersini alırlar!.. Halkın değerlerine saygısı olmayanlar, asla bu halktan teveccüh göremezler. Nokta.