Kuzey Irak'ta çok bilinmeyenli denklem

Irak'taki işkence rezaletini ortaya çıkaran, ABD'li Pulitzer ödüllü gazeteci Seymor Hersch, New Yorker dergisinde yazınca, konu Türk medyasında da geniş yankı buldu... Birçok gazete ve televizyon kanalında; adı geçen dergiden alıntı yapılarak, İsrail'in Kuzey Irak'ta yürüttüğü operasyonlar hakkında geniş yorumlar yapıldı. Oysa, New Yorker dergisi yazmadan çok önce de konu biliniyordu. Bundan bir sene önce, Bağdat'ta kurulan bir bankanın, Kürt asıllı Yahudilerin, Kuzey Irak'ta toprak satın alabilmesi için ne gibi finansal imkânlar sağladığı yolunda epeyce haber çıkmıştı!.. İsrail'in Kuzey Irak'a olan ilgisi çok eski yıllara; ta 1950'lere kadar uzanıyor. Baba Barzani ile olan münasebetler de kimsenin meçhulü değil. Başbakan Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, son zamanlarda İsrail'e yönelik hayli sert tondaki çıkışlarının yalnızca Filistin'le sınırlı kalmadığını; daha derinlerde başka şeylerin de bu açıklamaları tetiklediğini bilmek için, diplomat olmaya gerek yok... Her şey aslında bilenler için gayet açık. Ama kamuoyuna yansıyanlar bölük pörçük olduğu için, bunların arasındaki bağlantıyı iyi tesbit etmek gerekiyor. Ne var ki, medya, diğer alanlarda olduğu gibi, bu hususta da yetesiz kalıyor! Zira konu ile ilgili yazılanlar çoğu kere iddia ve spekülasyondan öteye geçmiyor. En iddialı haber ve yorumlar da, kişisel dostluklar vesilesiyle elde edilen bilgi kırıntılarından ileriye gidemiyor. Yani ciddi ve kapsamlı araştırmaya, belgelere dayanan bir çalışma maalesef yok... Öyle olmasa; İsrail'in, yanıbaşımızdaki Kuzey Irak'ta istihbarat ağırlıklı operasyonlar yaptığını ve ileriye dönük çok maksatlı olarak, Kürt unsurlardan "MİSTARAWİM" türü komandolar yetiştirdiğini, ta Amerikalı gazeteci Hersch'tan mı öğrenecektik?! Kuzey Irak aslında çok bilinmeyenli bir denklem. Orada tam olarak ne olup bittiğini, kimin elinin kimin cebinde olduğunu ümit ederiz ki, devletimizin ilgili birimleri biliyor ve yakından takip ediyordur. Aksini düşünmemiz imkânsız. ABD, işgal öncesinde, sırasında ve sonrasında başta Barzani ve Talabani grupları olmak üzere, Kürtlerle tam bir ittifak sağladığı için, onların siyasi, askeri her türlü desteğini de hiç zorlanmadan elde etti. İsrai'in Kuzey Irak ile olan bağlantılarını yukarıda kısaca belirttik, ancak işgalle birlikte bu münasebetlerin çok arttığını ve çeşitlendiğini iyi görmek gerekiyor... İsrail, Kuzey Irak'taki faaliyetlerini sürekli olarak kamufle ediyor ve suçlamaları kabul etmiyor. Daha geçen hafta, Ankara'daki büyükelçisi vasıtasıyla herşeyi kesin bir dille inkâr etti. Ama gerçekler ortada!.. Kürtler, Amerika ve İsrail desteğinde, hakimiyet bölgelerini genişletmek, petrol kaynaklarını ele geçirmek ve bilhassa bu açıdan Kerkük'ü tam manasıyla ele geçirip bir "Kürt Devletinin Başkenti" yapmak için büyük opersayonlar gerçekleştiriyor! Yine dünkü medyada, bu maksatla yerlerinden yurtlarından sökülüp atılan ve mülteci kamplarında sefilleri oynayan Kerküklü 100 bin kişilik Arap nüfustan bahsediliyordu... Gelen haberlere göre Şii Araplarla Kürtler arasında büyük çatışmaların çıkması an meselesi. Aynı şekilde, işgal sürecinin başından beri Kürtler tarafından Türkmenlere karşı sistemli şekilde yürütülen operasyonlarla, şimdiye kadar lider seviyesinde bir düzine Türkmen önderin katledildiğini de herkes biliyor. Bu arada yıllardan beri Kandil Dağlarında yuvalanan binlerce silahlı PKK militanının durumu da, Türkiye-ABD, Türkiye-Irak (Kuzey Irak),Türkiye-İran, İran-ABD, İran-Irak (Kuzey Irak) arasında çözüm bekleyen bir problem olarak ortada duruyor. Bütün bunlar biliniyor da, meselenin giriftliği sebebiyle, iç ve dış unsurlar arasındaki çok yönlü ilişkilerin seyri içinde nasıl bir durumun ortaya çıkacağını Amerika dahil kimse kestiremiyor galiba!.. Bu çok bilinmeyenli denklem, barışçı yollarla çözülemezse, bölgenin başı, çok ama çok büyük derde girecek gibi görünüyor.