Başlıktaki temenninin, insani düşünen yüz milyonlarca kişinin dileği olduğunu belirtmeye gerek yok! Ancak ne yazık ki, endişeler gitgide derinleşiyor. Kaddafi ve yandaşlarının kale kapısını açmasıyla birlikte, durumun kimlerin kontrolüne geçtiği ve nasıl bir netice ile biteceğini kestiremiyoruz... 26 Şubat 2011 tarihinde, Fransa, Almanya, İngiltere ve ABD'nin ortak teklifi ile BMGK tarafından kabul edilen 1970 sayılı karar, esasen bugünlerin habercisi idi. Kaddafi hiç olmazsa o noktadan sonra akıllı davransaydı; bu yeni felakete kapı açılmayacaktı. Fakat heyhat!.. Libya tahrip ediliyor... Bir taraftan Kaddafi ve yandaşları. Diğer taraftan denize düşenin yılana sarılması misali, 'küresel güçler'i kurtarıcı olarak gören isyancılar ve görünüşte onları korumaya gelen "Koalisyon" ortakları. Libya zaten refah seviyesi iyi durumda olan bir ülke değildi. Ama her şeye rağmen, ülkenin kaynaklarıyla refahın arttırılması mümkündü. Düne kadar bu ülkede Bangladeş'ten gelen 60 bin, Çin'den 30 bin, Filipinler'den 30 bin, Türkiye'den en az 25 bin, Mısır'dan 20 küsur bin işçi vardı. Bunların hepsi işinden oldu. Birçok şantiye yakılıp yıkıldı. Ama daha da ötesi, şimdiye kadar milyarlarca dolar ödenerek, (Başta İngiltere, Fransa, ABD vs.) alınan savunma sistemleri, radarlar, havaalanları, uçaklar ve tanklar vb. ülkenin bağımsızlık ve egemenliğinin garantisi olan bütün varlıklar, tahrip edildi-ediliyor... Yarın bu işler bittiğinde, Libyalıların sofrasındaki ekmekten yine milyarlarca dolar kesilerek, Batılı silah tüccarlarına akıtılacak ve tahrip edilen bu silahların yerine yenileri alınacak! Sadece bununla kalsa iyi. Bir de petrol kaynaklarına Batılılar el koyarsa, işte asıl o zaman büyük felaket olur. Tıpkı Irak'ta olduğu gibi! 1926'da Kerkük (ve bütün Irak) petrollerinin geliri, İngiliz, Amerikan ve Fransız şirketleri tarafından bölünmüştü. 1969'da, Iraqi Petroleum Company Saddam Hüseyin tarafından millileştirilene kadar da böyle idi. Ama ne oldu? Aynı Saddam'ın akılsızca politikaları neticesinde tekrar başa dönüldü. Yine o hisseler ABD ve İngiliz şirketlerinin kontrolüne geçti. Üstelik Irak bugün fiilen üç parçaya bölünmüş durumda!.. Şimdi Libya'nın da bölünmesi senaryoları gündeme sokulmuş durumda... İkiye mi, üçe mi, yoksa Kaddafi'nin oğlunun söylediği gibi daha fazla parçaya mı bölünecek? Bütün bu vahamete bizzat zemin hazırlayan Kaddafi ve oğulları ve ortaklarıdır. Sarkozy'nin seçim masraflarını finanse etmekle, Berlusconi'nin elini öpmesiyle işlerin yolunda gideceğini düşünen veya öyle bir görüntü veren Kaddafi; yolun sonuna gelmesine geldi ama, Libya'nın başına daha ne gibi gaileler açacak işte o belli değil. Şunu unutmamak lazım. Eğer isteseler koalisyon güçleri, Kaddafi'yi çok usturuplu bir şekilde devirebilir veya ortadan kaldırabilir. Saddam Hüseyin için de bu böyle idi. Fakat hedef başka olunca, mesela petrol kaynaklarını kontrol altına almak söz konusu olduğunda, durum tamamen değişiyor... Evet, Saddam Hüseyin zalim idi. Fakat ABD ve İngiliz ve diğer koalisyon ortaklarının öldürdüğü sivil Iraklıların sayısı, Saddam'ın katlettiklerinin en az kırk elli katıdır! Dahası Irak'ta kullanılan kimyasal silah gelecek elli yıl boyunca bu ülkede sakat çocukların doğmasına, yüz binlerce insanın da çaresiz hastalıklara yakalanmasına yol açacaktır!.. Libya bu hale düşmemelidir.