Son günlerde bir medya grubunun yazarları, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarına fena halde takılmış vaziyette!.. Onlara göre Erdoğan; terörle mücadele ve sınır ötesi harekât konusunda aklına gelen düşünceleri herhangi bir süzgeçten geçirme ihtiyacı duymadan, olduğu gibi söyleyerek, Türkiye'yi müşkil durumda bırakmış!.. Yine bu yazar arkadaşlara göre Başbakan; sık sık dış politika konularında da hamasete yönelerek, icraatı gerçekleşmeyecek veya hayata geçirilemeyecek şeyler söylüyor. Onun bu kabil nutukları yüzünden Türkiye dış dünyada itibar ve güvenilirliğini yitiriyormuş! Bilhassa halen tartışılmakta olan Kuzey Irak'a yapılması muhtemel sınır örtesi harekât konusunda, Erdoğan'a normalin üstünde ve ötesinde eleştiri okları yağdırıyorlar. Bu eleştirilerde, kimisi müstehzi bir üslup kullanmaya çalışırken, kimisi de kendince Başbakana nasıl konuşması gerektiği yolunda akıl vermeye çalışıyor!.. O kadar tahrik edici ve sivri şeyler yazıyorlar ki, insanın aklına; (Acaba hükümeti böylece tahrik edip bir yanlışa mı sürüklemek istiyorlar?) şeklinde kuşkular da üşüşmüyor değil hani... Peki iddia edildiği üzere, Erdoğan her aklına geleni süzgeçten geçirmeden olduğu gibi söylüyor mu? Erdoğan bazı politikacılara nazaran daha dobra bir üsluba sahip olduğu, sadece iç politikada değil, dış siyaset konularında da sözü fazla dolandırmadan; doğrudan ve net olarak söyleyeceklerini dile getirdiğini biliyoruz. Mesela Kıbrıs ve Avrupa Birliği konularında zaman zaman seslendirdiği düşüncelerinde bu durumu açıkça görmek mümkün. Aynı şekilde İsrail'in Filistinliler üzerinde estirdiği devlet terörü ile ilgili olarak, lafı gevelemek yerine; düşüncesini açıkça ifade etmesi de bu tarzın dikkat çekici bir örneğidir. Ancak bu üslubu doğru anlayıp, ona göre değerlendirmek gerekiyor. Siyasi görüşünü beğenirsiniz veya beğenmezsiniz; "dilin kemiği yok" sözünü çağrıştırırcasına, Başbakan'ın söylenmemesi gerekenler de dahil, aklına esen her şeyi ölçüp biçmeden konuştuğunu söylemek bizce gerçekleri yansıtmıyor. Erdoğan bir diplomat veya dışişleri bakanı değildir. Konu harici siyaset de olsa, onun başbakan olarak yaklaşımı, diplomatik üsluptan ziyade siyasi tarafı ağır basan bir tarzda yansıyabilir. Bunu çok da garip karşılamamak gerekir. Sadece bizde değil, diğer önemli ülkelerde de lider konumundaki siyasetçilerin beyanlarında daima bir parça hamaset vardır... Kaldı ki, Erdoğan'ın söylediklerinin sadece hamaset olup olmadığını, zaman gösterecektir. Yani, fazla aceleci davranmaya gerek yoktur. Unutmayalım; devletler şahıslardan çok daha sabırlı davranmak durumundadır. Sabırlı ama kararlı... Başka liderlerin hal ve hareketleri? Dünyayı yöneten(!) süper güçlerin liderlerinin hal ve hareketlerine ve söylediklerine bakınca; insan bazen (İyi ki, bunlar bizim ülkemizi idare etmiyor!) diye seviniyor. Son G-8 zirvesinde George Bush'un devirdiği çamların bini bir para idi!.. Bir taraftan ağzındaki lokmayı çiğneyip, diğer yandan İngiliz Başbakanı Tony Blair ile Orta Doğu meselelerini müzakere ederken(!), sokaktaki bitirim tiplerin son derece kaba ve argo dili ile konuşuyordu... Kullandığı kelimeleri, buraya yazmamız tabii ki mümkün değil. Bu yetmiyormuş gibi, Almanya'nın bayan Şansölyesi Angela Merkel'e omuz masajı yapması Bush'un sergilediği bir başka tuhaf davranıştı. Merkel ile bir ara el ele de tutuşan Bush, bunu, Şansölyenin Amerika'ya gösterdiği ve biraz da aşırıya kaçan politik yakınlığını taltif etmek için yapmış olabilir. Ama herhalde kullandığı yöntem, dünyanın halihazırdaki tek "Süper Güç"ü konumunda olan Birleşik Devletler Başkanı için tasvip edilir şey değildi... Hatırlanacaktır... Rusya'nın eski devlet başkanı Boris Yeltsin, bir toplantıya girerken, orada görevli bir bayan memureye durup dururken elle sarkıntılıkta bulunmuştu!.. Yeltsin bilindiği gibi alkol müptelası idi. Bazen sızıp kaldığı ve bu yüzden bazı randevularının iptal edildiği de vaktiyle medyada yer almıştı. George Bush'un da bir dönem alkolle başının dertte olduğu biliniyor. Şimdilerde böyle bir sıkıntısı yoktur elbet... Lakin yaptığı gaflar, devirdiği çamların sayısı hayli kabarık. Hatta bazı sanatçılara kendi taklidini yaptırarak, kendi gaflarına kendisi gülerek eğlenecek kadar rahat birisi Başkan Bush. Bir de Tony Blair'in, İngiliz medyasında türlü çeşit alay konusu olan sözlerine bakmak gerekir. Amerika'yı yönlendiren ülke olarak bilinen bir devletin, Kraliçe'nin Başbakanı; Bush'a âdeta yalvararak önemli rol ricasında bulunuyor... Bu neyin nesidir? Blair'in yeteneksizliği mi, yoksa bunda bir "bit yeniği" mi var? Her neyse, Blair'in aleniyete dökülen lafları İngiltere açısından pek de sindirilecek cinsten şeyler değil. Tekrar başa dönersek; galiba Tayip Erdoğan'a fazla haksızlık yapılıyor! Görüyorsunuz neler var neler!..