Lozan ve Sevr edebiyatı...

A -
A +

Türk topraklarını parçalamaya yönelik Sevr planının tarihteki yeri bellidir. Bu plan emperyalist güçler tarafından Birinci Dünya Savaşının sonlarında dayatılmıştır ama; duvara çarpmıştır. Bazılarının bu hain plan için "anlaşma" ifadesini kullanmaları da doğru değildir. Zira Sevr planı, hiçbir zaman anlaşma statüsü kazanamamıştır... Yaklaşık bir asır önceki bir planı veya durumu; aradan geçen bunca zaman ve olaylara; değişen dünya ve Türkiye şartlarına rağmen; hala daha o dönemdeki yaklaşımlarla değerlendirmek yanlıştır. Bunu ikide bir Sevri hatırlatan bazı siyasilerin ve bir kısım muhalefet partilerinin; biraz da kolaycılık ve hamasete dayalı söylemlerinin ne derece tek ayak üstünde durduğunu belirtmek için ifade ediyoruz. Böyle ucuz politikaların ülkeye ciddi bir yararı yoktur. Bunun altını çizelim... İkinci bir husus da, ihanet ve vatanı satma ithamlarıyla ilgili. Bazılarının aklına estikçe hiç çekinmeden rakiplerini vatanı satmakla veya vatana ihanetle suçlaması ne derece ciddiyet ve gerçeklik ifade eder?! İhanet ve vatanı peşkeş çekme edebiyatı artık gına getirmiştir. Son zamanlarda yine Sevr ve Lozan edebiyatı almış başını gidiyor. MHP, ikide bir iktidarı vatana ihanet etmekle itham ediyor. CHP de Azınlık Vakıfları, Ruhban Okulu ve nihayet fikir suçları ile ilgili hükümler taşıyan Türk Ceza Kanununun 301. maddesinde yapılması istenen değişikliklerle ilgili olarak iktidarın Lozan Anlaşmasını deldiği suçlamasında bulunuyor. Acaba gerçekten Lozan deliniyor mu? Yahut şöyle soralım; iktidar niye Lozan'ı delmek istesin? Ucuz polemiklerle siyaset yapma alışkanlığı bu ülkede ciddi konuların doğru dürüst tartışılmasını ve anlaşılmasını hep engelliyor. Çünkü Milletin hassas olduğu konularda; duygular ön plana çıkarılarak insanların kafası karıştırılıyor. "Memleketi peşkeş çekiyorlar... Lozan'ı deliyorlar..." teraneleri her seferinde toz kaldırıyor ama; işin özüne bir türlü inilemiyor. Diğer taraftan kendileri iktidarda iken; benzer uygulamaları yapan partiler, muhalefete geçince aynı şeyi bu defa iktidar aleyhine "ihanet" diye kullanmaktan çekinmiyorlar. Bunun örneği, önceki hükümetler döneminde Gümrük Birliği anlaşma ve uygulamaları ile; AB'ye uyum çerçevesinde, bölücü örgüt başının idam cezasının infaz edilmemesi de dahil olmak üzere yapılan pek çok icraattır... Azınlık Vakıflarının malları ile ilgili olarak ortada duran problem; 1974 yılında Yargıtay'ın verdiği bir kararla, bu kuruluşların 1936 yılından sonra edindikleri mallara el konulmuş olmasından kaynaklanıyor. (1936 yılında bu vakıflardan mal beyanı istenmişti ve ondan sonra da mülk edinmelerine müsaade edilmişti. 1974 yılındaki Yargıtay kararı ile bu vakıflar yabancı kuruluş kabul edilince; 1936 beyanından sonra edindikleri mallara el konuldu ve artık mülk edinmeleri de yasaklandı... Şimdi bu mesele AB sürecinde önemli bir problem olarak karşımızda duruyor. Bazı azınlık vakıfları; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ya dava açtı veya açmaya hazırlanıyor. Bu davaların seyri aleyhimize gelişebilir. Buna karşılık hiçbir şey yapmadan; milyonlarca Dolarlık tazminatların gelmesini mi beklemek lazım? Ana Muhalefet Partisi, bu konuda çözüme yardımcı olmak yerine; sürekli olarak vatana ihanet, memleket mallarını peşkeş çekme ve Lozan'ı delme ithamları ile hükümeti köşeye sıkıştırmaya çalışıyor! Diğer muhalefet partileri de benzer söylemleri benimsemiş görünüyor. Bu tablo karşısında iktidar kanadında da zaman zaman tereddütler doğuyor. Hal böyle olunca problemlerin çözümü de zorlaşıyor. TCK 301. Maddesi üzerindeki tartışmalar ile, daha önce Terörle Mücadele Yasasına dair yaşananlar, bir taraftan ihanet suçlamaları; diğer taraftan da baş gösteren bu tereddütler yüzündendir. Sadede gelirsek; iktidarın doğru bildiği icraatı; muhalefetin ihanet edebiyatından etkilenerek terk etmemesi gerekir. Muhalefetin de olur olmaz ihanet suçlamaları yerine; yapıcı ve yol gösterici eleştirilerle, ülke meselelerinin halline katkıda bulunması gerçek vatanseverlik olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.