Maksat üzüm yemek mi, yoksa bağcıyı dövmek mi?!

A -
A +

Kuzey Irak konusunda devam eden spekülasyonlar, insanı gerçekten hayrete düşürüyor... Bir ülkenin güvenliği ve stratejik menfaatleriyle ilgili bir meselede böylesine ulu orta ve hesapsız konuşmak; bu derece ölçüsüz ve çala kalem yazıp çizmek, ne devlet geleneği ile; ne de milliyetçilik ve vatanseverlikle bağdaştırılabilir. Siyasete atılan bir emekli büyükelçi ekranlara çıkmış; dört buçuk sene önce, Türkiye ile Amerika arasında yürütülen hayati önemi haiz bir konuda, müzakere tutanaklarını elinde sallayarak ifşaatta bulunuyor... Acaba bahse konu müzakerenin karşı tarafı olan ABD hariciyesi, bu ifşaat karşısında ne düşünür? Devletler arasında yapılan ve tabiatıyla gizli kalması gereken temas ve müzakerelerin, iç politikaya malzeme olacak biçimde malzeme yapılması, devlet ciddiyetiyle bağdaşabilir mi? Son senelerde bizim sivil ve asker bürokratlarımıza bir haller oldu! Bakıyorsunuz bazı emekli generaller televizyonlara çıkıyor, görev yaptığı dönemle ilgili bir çok gizli operasyonu en ince detaylarına kadar anlatıyor. Üstelik bu operasyonların bir kısmının aleniyete dökülmesi; komşu devletlerle olan münasebetleri gerginleştirecek veya sıkıntıya sokacak türden... Ama bu durum ifşaat sahipleri için dert değil. Onlar kendi kahramanlıklarını anlatma çabasında! Her biri vatanı nasıl kurtardığını izah etmeye çalışırken, bir taraftan da devlet sırlarını nasıl faş ettiğini ve bu yaklaşımın devlet için zaaf teşkil ettiğini nedense hiç düşünmüyor. Bütün bunlar rahatsız edici, sorumsuz tavırlar. Kişilerin egosunu tatmin etmek uğruna, ülke menfaatlerine halel getirecek tarzda hareket etmesi kabul edilebilir bir durum olamaz. Son günlerde Kuzey Irak konusunda peş peşe üretilen polemikler, esasen iç politikaya dönük bazı sonuçlar devşirmek üzere kullanılıyor... Bir terör örgütüne karşı yapılacak askeri harekat, davul zurnayla ilan edilmez. Çünkü bu tür bir harekat, bir nizami muharebe değildir. Terörle mücadelede etkili olabilmek için; bu alandaki hazırlıkların olabildiğince gizli tutulması, her türlü istihbarata karşı konulması ve şayet icra edilecekse; teröristlere en güçlü darbeyi vuracak tarzda harekatın gerçekleştirilmesi icap eder. Oysa günümüzde, medyanın konuyu ajite edecek biçimde kurcaladıkça, işin sır boyutu bütünüyle kaybolacak bir hal alıyor. Bundan daha vahimi; mesele, hükümet ile askeri cenah arasında gereksiz ve tuhaf bir diyaloğun peydah olmasına sebebiyet veriyor!.. Yani ülkenin güvenliğini tehdit eden problemin çözülmesinden ziyade; yeni yeni sıkıntıların gündeme gelme tehlikesi baş gösteriyor! Lüzumsuz spekülasyonlar.... Bu gidişatın sağlıklı olduğu söylenemez. Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, Kuzey Irak sınırındaki faaliyetlerin bahar tertiplenmesi olduğunu ve her yıl bu hazırlıkların yapıldığını izah ederek; sınır ötesi muhtemel bir harekat için beklentilerin yükseltilmemesi gerektiğini mükerreren belirtiyor. Nitekim, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ da, daha önce, sınır ötesi harekatın gündemden düşürülmesi konusunda uyarıda bulunmuş. Ama ne hikmetse, bir kısım medya mensubu tarafından bu konu, yanlış biçimde ve ısrarla işleniyor. Bir gün askerlere, bir gün hükümet mensuplarına mikrofon tutularak; talep olup olmadığı veya harekat için siyasi kararın verilip verilmeyeceği speküle ediliyor. Öyle bir hava pompalanıyor ki; sanki asker Kuzey Irak'a girmek için sabırsızlanıyor da; hükümet bu işin prosedürünü yerine getirmekten kaçınıyor. Halbuki böyle bir durum söz konusu değil. Org. Büyükanıt'ın da belirttiği üzere; böyle bir harekatın uluslar arası hukuk ve uluslar arası ilişkiler boyutu var. Harekat konseptinde sadece PKK örgütü değil, başka pek çok unsur var. Şu halde şayet yapılacaksa, muhtemel harekatın ilk önce siyasi hedefleri tayin edilmelidir. Siyasi hedef veya hedeflerin elde edilebilirliğine göre, harekatın yapılıp yapılmayacağına karar verilmesi gerekmez mi? Şu halde, harekatın icra edilmesinden ziyade, bunun ortaya çıkaracağı neticeler önemlidir... Böyle bir harekatın ne gibi yeni problemlere sebebiyet verebileceği kimsenin meçhulü değil. Ama nedense, konunun bu tarafı pek değerlendirilmiyor. Tekrarlanan cümle şu: (Ordu Kuzey Irak'a girecek mi, girmeyecek mi?) Hayati önemi haiz bir mesele, bu kadar yüzeysel olarak ele alınamaz, alınmamalı... Genelkurmay Başkanının Harp Akademilerindeki Güvenlik Sempozyumunda yaptığı konuşmada hakikaten çok önemli tespitler var. Medyanın büyük kısmı Kuzey Irak'a kilitlendiği için, bu önemli tespitleri atladı. Yalnızca Sabah Gazetesinden Erdal Şafak, dikkatli bir şekilde konu üzerinde durdu. Sayın Şafak; Org. Büyükanıt'ın konuşması ile bundan yaklaşık üç buçuk ay önce Avrupa Güvenlik Konferansında Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin'in yaptığı konuşma arasındaki benzerliklere tek tek dikkat çekti. Nitekim Putin'in bu konuşması o zaman Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde de yer almış ve bu durum epeyce dikkat çekici bulunmuştu... Medyanın öküz altında buzağı ararcasına; Hükümet ile Genelkurmay arasında; talep - talimat polemiğini körüklemek yerine; Org. Büyükanıt'ın terörle mücadele ve terör örgütleri hakkında yaptığı analizler üzerinde durması daha faydalı olur. Tabii maksat üzüm yemekse...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.