Manzara-i umumiye!..

A -
A +

Şu sıralarda yine medyaya bir haller oldu. Vak'a-i adiyeden her gelişmeyi, "Flaş... Flaş... Flaş!", yahut "Şok! Şok! Şok!.." diye duyuran, rutin bir açıklamayı ya da sıradan bir görüşmeyi bile "Ankara'nın gündemine bomba gibi düştü!" şeklinde yansıtan, bir kısım medyanın sıkıntısı nedir acaba?! Ülke menfaatlerine ciddi zararlar vermeye başlayan bu yaklaşımla ne yapılmak isteniyor, hedef nedir? Türkiye'nin durumunu bilmeyip de, dışarıdan seyreden birisi; eğer yalnızca medyadaki haber ve yorumlara değerlendirmede bulunacak olursa, herhalde ülkemizin büyük bir alt-üst oluş yaşadığı hükmüne varır! Oysa durum hiç de öyle değil. Durum yansıtıldığı gibi değil elbet ama, öyle bir durum varmış gibi göstermek için çok dikkat çekici bir gayret var. İri bir gazetenin başyazarı, yönetmeni, yönetmenlikten gelme birkaç yazarı, çok Ortodoks bir şekilde, ülke gerçekleriyle taban tabana zıt şeyler yazıp çiziyor... Bütün bunları temelde hükümeti köşeye sıkıştırma amaçlı yaptıklarını anlamak mümkün şüphesiz! Ancak, halkın zekasıyla alay edercesine, güya her şeyi demokrasi ve özgürlükler adına yaptıklarını söylemeleri yok mu; işte bu çok rahatsız edici. Halkın zekasıyla alay etmek çirkin bir davranış biçimi!.. Bazı kalemşorlar evlere şenlik yazılar yazıyor. Mesela Köşk'ün eski bir eski danışmanı bir kitap yazmış, şimdiki Cumhurbaşkanı o eski danışmana telefon ederek kitabını dikkatle okuduğunu belirtmiş, keza eski cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel de kitap hakkındaki takdirlerini belirtmiş vs. Amma kitap kendisine gönderildiği halde Başbakan Erdoğan'dan şu ana kadar tık yokmuş!... Halbuki bu kitaptan en çok ders çıkarmaya ihtiyacı olan kişi de Erdoğan mış!.. Evet!.. Bir köşe yazarı aynen bu mealde şeyler yazıyor. Bir başkası hükümetin zinhar askerleri kızdırmaması için kendince ne tavsiyelerde bulunuyor. Onun gibi başkaları da; dakka başı 27 Mayıs'ı, 12 Mart'ı filan hatırlatarak yine kendince hükümete nasihat ediyor veya gözdağı veriyor. Dikkat ediniz, bütün bunlar da demokrasi ve özgürlükler adına yapılıyor ha!.. Bu yaklaşımın içinde olanlar, bir de hükümete ne kadar yüklenirlerse yüklensinler, kat'iyyen kendilerine cevap verilmesinden hoşlanmıyorlar. Yani hükümetin her denilene sessiz kalmasını, hatta boyun eğmesini bekliyorlar. Başbakan Tayip Erdoğan da, dün bu noktaya işaret edip şöyle yakınıyordu: "Hükümetin gündeminde yine medya var... diyorlar. Hükümet senin gündeminden düşmüyor ki. Hadiseleri, çarpıtmadan doğru şekilde yansıtmıyorsun ki... Hortumlar kesildiği için mi böyle davranılıyor? Ben de medya patronları hakkında konuşursam altından kalkabilirler mi?" Erdoğan, zaman zaman bazı medya mensuplarının kendisini açıklama yapmaya davet etmesine de şöyle karşılık veriyordu: "Vakti geldiğinde elbet biz de açıklama yapacağız. Bizim de tuttuğumuz arşivler var..." Erdoğan'ın bu sözlerinde karşı da aynı tepkinin verileceği bellidir. Yani aynı kesim diyecektir ki, (Bildiğin bir şey varsa açıkla!..) Karşılıklı suçlama, daha doğrusu kısır döngü devam ediyor. Beri taraf da şunu söylüyor: "Asılsız iddia ve haberler ülkeye zarar veriyor." Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'i "iddianame tezgahlayıcısı" olarak lanse etmeye çalışanlar, hangi bilgi ve belgeye dayanıyor acaba?!. Son zamanlarda bazı patronların çeşitli yatırımlarına dair, değişik kalemlerden yorumlar çıkıyor... Vaktiyle bir gazete sahibi, "Sayın Başbakan!.." başlığı ile doğrudan Turgut Özal'ı hedef tahtasına koyan ve kendisinin bizzat kaleme aldığı bir yazıyı; birinci sayfanın sürmanşetinden yayınlatmıştı. O yazıda patron medyanın dördüncü kuvvet değil, birinci kuvvet olduğunu demeye getiriyordu. Evet evet, aynen öyle diyordu!.. Ama çok geçmeden o patron gazetesini satmak zorunda kalmıştı... Satmakla kalmamış ülkeyi de terk etmişti. Medyanın gücünü kimse küçümsemiyor. Küçümsememelidir de... Ama bir kısım medyanın sevmediği iktidar muktedir olamaz tezi, her zaman geçerli midir? Gerçi yazar bunu "Aydınlarla barışık olmayan...." şeklinde anlatıyor ama, mesele aynı kapıya çıkıyor!.. Evet, şu sıralar medyaya bir haller oldu!.. Geçen gün de yazdım, bugünlerde yazılıp çizilenlerin arşivini iyi tutanlar, ilerde pek çok maskeyi kolayca düşürebilecektir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.