Irak'taki adam kaçırma olayları, giderek daha fazla kafa karıştırır oldu. Şimdiye kadar, bazı Türk vatandaşlarının da kaçırılıp birkaçının öldürüldüğü olaylar hakkında; özellikle bizim ülke insanları pek az bilgi sahibi olabildi. Üstelik bu bilgilerin önemli bir kısmı; çoğu kez saptırılmış ve yönlendirilmiş haliyle yansıdı. Kimse hiçbir zaman ne olup bittiğini tam olarak öğrenemedi. Bu kaosta olaylar da iyice tırmandı. Ve büsbütün garipleşmeye başladı. Irak İslam Ordusu adlı örgüt, sanki bütün meselelerini halletmiş gibi, Fransa'da bugün yürürlüğe girecek başörtüsü yasağını önlemek için iki gazeteciyi kaçırdığını duyurdu!.. Fransızlarla ilgili yoğun diplomasi trafiği sürerken, (Bu arada belirtelim ki, Fransa'nın bu konudaki çabaları son derece dikkat çekici), peşinden 12 tane Nepal vatandaşının kaçırılıp öldürüldüğü haberi geldi. Kısa bir zihin egzersizine ne dersiniz? Ebu Gureyb Cezaevi'nde Amerikan askerleri tarafından Iraklı esirlere yapılan işkencelerin ayyuka çıktığı dönemde, birden bire gündemi değiştiren ve köşeye sıkışmış olan ABD yetkililerine de söz söyleme fırsatı veren gelişme, bir kaçırma olayı idi, hatırlayacaksınız... Biraz esrarengiz yönleri bulunan bir ABD vatandaşı kaçırılmış ve kafası kesilmişti. Dikkat edilmesi gereken nokta şu ki, bu olay ilk kafa kesme vak'asıydı. Ve kaçıranların tuhaf şiveleri ile fiziki durumları daha ilk dakikada kuşku uyandırmıştı! İlk olduğu için tabiatiyle en büyük yankıyı meydana getiren olaydı aynı zamanda... Daha sonra çeşitli milliyetlerden kişiler kaçırıldı, bazıları serbest bırakıldı ama bir kısmı kurşunla veya kafası kesilerek öldürüldü. İşin garip tarafı, her kaçırma vak'asından sonra, ismi o güne kadar duyulmayan bir örgütün bildiri yayınlayarak olayı üstlenmesiydi. Örgütlere gerçek veya hayali isimler uydurmak dünyanın en kolay işi olsa gerek. Hele de Irak gibi, karma karışık, kimin ne idüğü belirsiz ve kimlerin at koşturduğu tam olarak bilinmeyen bir ülkede. Bizim dikkat çekmek istediğimiz nokta da burası zaten. Savaş halinde de olsa, sivil ve savunmasız insanları kaçırıp öldürmek, ilan ve iddia edilen maksat ne olursa olsun; asla kabul edilebilecek, tasvip edilebilecek bir durum değildir. Böyle olayların; faillerine ve onların taraftarlarına da nefretten başka kazandıracağı bir şey yoktur. Peki bütün bunlara rağmen; niçin bir kısmı gerçek, bir kısmı hayali örgütler bu eylemlere başvuruyor? Ülke topraklarını kurtarmak için, işgalci askerlerle savaşmak yerine; sivil insanları kaçırıp öldürmek hangi parlak zekanın ürünü? Bir soru daha; bu eylemleri gerçekleştiren veya üstlenen örgütlerin maşa olduğu belli, peki bunların arkasındaki el veya eller kim? Bu kaçırma olaylarının Irak Savunmasına veya iddia edildiği gibi İslam davasına bir faydası olabilir mi? Faydası yoksa zararı ne kadar? Ve bu zarar kimlerin hanesine kâr olarak yazılıyor?! Acaba kimler bu şekilde bir taşla birkaç kuş vuruyor? Sahi kim bu usta aktörler? Artık herkesin bildiği bir şey var: Bugün Irak'ta durum kontrolden çıkmıştır. Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ün "Vietnam'a benziyor..." dediği Irak'ta, iddia ve hedef sahibi pek çok ülke örtülü operasyonlarla menfaatlerini kovalıyor. Ve belirtmeliyiz ki, güç odakları bu yolla Amerika'nın menfaatlerine çomak sokuyor. Ama bu arada gri propaganda ile İslamiyete de en büyük zarar veriliyor. Acaba İslam Dünyası bu olayların ne kadar farkında ve takibinde? Sivil ve suçsuz insanları kaçırıp öldüren maşa örgütleri yönlendiren karanlık ellerin deşifresi hususunda hangi İslam ülkesi bir parça üzerine düşeni yapacak? Yoksa her zamanki gibi olan-bitene yine seyirci mi kalınacak?