Uluslararası arenada ismi en çok geçen gemilerden biri haline gelen, Mavi Marmara gemisi yedi ay aradan sonra önceki gün yeniden Sarayburnu'na gelip demir attı. Yedi ay önce, kırk iki ayrı ülkeden (İsrail de dahil), insani yardım gönüllülerinin bulunduğu yardım konvoyu ile yola çıkan Mavi Marmara, İsrail askerlerinin uluslararası sularda yaptığı korsanca ve barbarca saldırıya maruz kalmış, yolcularından dokuzu İsrail kurşunları ile hayatını kaybetmiş, elli dördü de yaralanmıştı. Pazar günü, Sarayburnu'nda Mavi Marmara'yı karşılamak için gelen binlerce kişi; bir kere daha İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü insanlık dışı izolasyon ve baskıya, bütün dünyanın dikkatini güçlü biçimde çekti. O kadar çok Filistin bayrağı vardı ki, sanki İstanbul değil de, Gazze veya Batı Şeria'da bir miting yapılıyordu!.. Tamamen sivil inisiyatifle ve tamamen insani maksatlarla yapılan bu etkinlik, yedi ay önce yine buradan yola çıkan; ancak utanç verici saldırı sebebiyle Gazze'ye ulaşamayan yardım konvoyu gibi, İsrail'i çok fena rahatsız etti. Bu ülkenin kendi hükümetiyle de problemli dışişleri bakanı Avigdor Lieberman, Türkiye hakkında son derece yakışıksız, diplomatik nezakete asla sığmayacak ve akıl ve mantıktan uzak sözler sarf etti. O gülünç sözleri bir kere daha burada tekrarlamayacağım, zira medyadan duydunuz veya okudunuz. Fakat bir hususa özellikle dikkat çekmek isterim: Lieberman'ın sözleri o derece absürddü ki, İsrail iç kamuoyundan, diğer siyasi partilerden ve bizatihi Başbakan Netanyahu'nun ofisinden, reaksiyonlar verildi. O derece ki, normal prosedür ve teamüllere göre, ülkesi hakkında bağlayıcı olması gereken Dışişleri Bakanının sözleri, "Bakanın kendi görüşleridir..." şeklinde tashih veya tekzip edildi! Bir Dışişleri Bakanı için bu durum yeterince hacil bir durumdur. Lakin daha önce de ortağı olduğu koalisyon tarafından, bu şekilde dışlanan Lieberman hiç de bunu üzerine alınacak gibi değil. Onun için hükümette yer almak daha önemli. İsrail siyaseti için de şimdilik başka çıkar yol yok... Zira uzun zamandan beri İsrail siyasetinde bir tıkanma yaşanıyor. Mevcut hükümet ortaklarının politikaları taban tabana zıt. O yüzden de önemli konularda karar alınamıyor. Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu, barış için İsrail tarafından güçlü bir iradenin ortaya konamadığını söylerken, bu hususa dikkat çekmeye çalışıyor. Evet İsrail aslında büyük bir açmazda. Sadece bugünkü?hükümet?yapısının?kırılganlığı değil, orta ve uzun vade politikaları oluşturmada ve bunu dünyaya anlatmakta da zorlanıyor. İsrail için zemin giderek daralıyor. Birçok politikacı bunun farkında. Mesela Sanayi ve Ticaret Bakanı Binyamin Ben Eliezer, bunlardan biri. Diyor ki: "Bir an evvel Filistin tarafı ile barış görüşmelerini başlatmazsak, çok uzak olmayan bir gelecekte ABD bile Filistin devletini tanıyabilir... O zaman da biz nerede olduğumuzu ve ne yapmakta olduğumuzu sayıklamaya başlarız!.." İsrail ABD'nin artık kendisine de zarar vermeye başlayan kayıtsız şartsız desteği ile bugüne kadar, uluslararası hukuka sığmayan pek çok şey yaptı ve genellikle yanına kâr kaldı. Ama artık deniz bitiyor. İsrail'in yaptığı kanunsuzluklar ciddi biçimde sorgulanıyor. Nükleer silahlanma da dahil...?İsrail'in?saldırgan?üslubu,?şimdiye kadar etrafındaki zayıf komşuları üzerinde etkili oldu. Ama artık şartlar değişiyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, olamayacak.