Meclis'i kilitlemek, demokrasiyi tıkamaya kalkışmak...

A -
A +

Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Anayasa Mahkemesi'nin son tuhaf kararı çerçevesinde; tekrarlanan birinci tur oylamadan yine sonuç alınamadı. Böylece, Anayasa hükümleri gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin inhisarında olan bir yetkinin kullanılması ve ona uygun olarak; bir devlet görevinin yerine getirilmesi, kesin biçimde önlenmiş oluyor... Meclis'in kilitlenmesi operasyonuna hukuki bir kılıf giydirilmiş olması, ortadaki sakat neticeyi değiştirmemektedir! Çünkü esas olan Meclis'in toplanabilmesi, çalışabilmesi ve karar alabilmesidir. Bunu sağlamak üzere; 1961 Anayasasındaki bazı engelleyici hükümler, değiştirilerek ve Meclis'in daha kolay işleyişini sağlayacak biçimde 1982 Anayasasına derc edilmiştir. Nitekim, "Toplantı ve karar yeter sayısı" kenar başlığını taşıyan 1961 Anayasasının 86'ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir: "Her Meclis (Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu -İ.K.) üye tamsayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve Anayasada başkaca hüküm yoksa, toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir." Buna göre o dönemde 450 mevcutlu olan Millet Meclisi, salt çoğunlukla, yani üye tam sayısının yarısının bir fazlası olan 226 üyenin iştirakiyle toplanabiliyordu. Halbuki 1982 Anayasası, bu oranı üçte bir nisbetine (184 üyenin katılması) düşürüp, toplanmayı kolaylaştırmıştır. Dikkat ediniz, Fransa gibi bazı Avrupa devletlerinde, meclislerin toplanması için herhangi bir çoğunluk dahi aranmamaktadır!.. Ama bizde, son Anayasa Mahkemesi kararı ile, Millet Meclis'i; karar için nitelikli çoğunluk aranan hallerde, toplantı yeter sayısı da aynı mertebeye çıkarıldığı için, fiilen işlemez hale getirilmiştir. İşte bu yüzden Cumhurbaşkanlığı seçimi tam bir çıkmaza girmiştir. Evet bu noktada, daha önce de belirttiğimiz gibi; bilimsel yorumlar yapmanın pratik bir yararı yok, çünkü sonuca bir etkisi olmamaktadır. Mahkemenin kararı bağlayıcıdır denilip, işin üzerine bir sünger çekilmeye çalışılmaktadır. Halbuki, durumu bu noktaya getiren süreci başlatan zihniyet; hukuki bir endişe ve maksattan ziyade, tepeden inmeci (jakoben) bir tavırla; demokrasiyi tıkamaya ve fiilen sistemi işlemez hale getirmeyi kast etmiştir. Bu kaskatı bir gerçektir. Mahkeme kararı hakkında basına açıklama yaparken, Ana muhalefet partisi sözcüsünün sevinçten ağzı kulaklarına varıyordu!.. Parti lideri de aynı havalarda idi. Dikkat ettiyseniz, bir süreden beri CHP'nin yönetici ve sözcüleri, "Anayasa Mahkememiz" ifadesini kullanıyorlar. Acaba bu ifade tarzı, bilinç altındaki bir "arka bahçe" mefhumunu mu çağrıştırmaktadır?! Tek yol demokrasi... CHP, yerli yersiz her durumda Anayasa Mahkemesine koşarak, karar öncesinde beklediği sonuçtan emin görünerek; duruma göre mahkeme yargıçlarının iradesini etkilemeye yönelik tehditvari açıklamaları yaparak, Yasama Organı zemininde yürütülmesi gereken faaliyetleri engelleme, prosedürü kilitleme ve sistemi adeta felç etme yöntemine sarılmış bulunmaktadır. Dikkat ediniz, CHP Cumhurbaşkanlığı seçimi için oylama turlarının tekrarını dahi önlemeye kalkışmış, bunun için yeni takvimin iptali talebiyle yeniden gizlice Yüksek Mahkemeye müracaat etmiştir. Bununla da yetinmeyip, Millet Meclisi'nde, kendi üyelerinin de iştirakiyle; dörtte üç ekseriyetin üstünde oyla alınan seçim kararını dahi, iptal ettirmeye yeltenmektedir. Peki, sizce CHP ne yapmak istemektedir? Anayasa'nın 77'nci maddesindeki açık hüküm gereğince; yani Meclis'in gerekli görmesi halinde seçimin tarihini öne alabileceği yetkisine rağmen; Ana Muhalefet Partisi, neden bu konuyu sebepsiz ve gereksiz yere yargıya götürmektedir? Meclis'te elde edemediği sonucu mahkemelerden devşireceğini mi ummaktadır acaba?! CHP'nin demokrasiden ve kuvvetler ayrılığı prensibinden anladığı bu mudur? Demokrasilerde, temel yetki organı olan Meclis'in çalışmalarını bu derece sabote etmek; millet iradesini hazmedememekten başka bir şey değildir. Altmış yıldan beri, halktan tek başına iktidar yetkisi alamayan CHP, milli iradeye karşı bazı mekanizmaları devreye sokarak kendi hesabına birtakım sonuçlar almaya çalışmaktadır. Bugüne kadar bir çok kez başvurulan bu metot; her seferinde millet iradesinin duvarına çarpıp geri dönmüştür. Bu defa da öyle olacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Şu sıralarda ortalığa salınmak istenen korku ve bununla bir ara dönem atmosferi oluşturmaya yönelik gayretler tutmayacaktır. Ne bindirilmiş kıtalarla yapılan mitingler, ne de hukuku zorlayarak devşirilen kararlar, bu neticeyi vermeyecektir. Çünkü milletin büyük çoğunluğu, sabırla ve vakur bir biçimde; sandıkların kurulacağı günü beklemektedir. Millet, sonucu tayin edici kararı sandıkta verecektir ve herkes de bu karara uymak zorunda kalacaktır... Yani demokrasiden başka yol yoktur!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.