Meclis'in ve Meclis'tekilerin sorumluluğu...

A -
A +

Parlamento siyaset alanının kalpgâhıdır. Devletin üç temel kuvvetinden biri olan 'YASAMA'nın bütün faaliyet ve fonksiyonları burada cereyan eder. 'YÜRÜTME' organı buradan teşkil edilir, desteklenir ve denetlenir. Meclis'in güvenine mazhar olmayan bir hükümetin meşruiyeti söz konusu değildir. YARGI kuvveti de buradan çıkan kanunlara göre işler. O yüzdendir ki, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; dün Meclis'in açılışında konuşurken, Meclis'in taşıdığı değer ve nitelikleri hatırlatmanın gereğinden ve öneminden söz ederek, TBMM'nin milletin kayıtsız şartsız hakimiyetini temsil eden en kudretli kurum olduğunu belirtti ve Meclis için şu ifadeleri kullandı: "Meşruiyetini milletimizden alan, onun adına diğer kurumlara meşruiyet veren mercidir. Millet olarak kurtuluşumuzun karargâhı, devlet olarak kuruluşumuzun kaynağıdır. Demokrasimizin ocağı, istiklal ve egemenliğimizin nihai teminatıdır..." Milli iradenin ülke yönetimine gerçek anlamda hakim olabilmesi, yani demokrasinin yerleşmesi ve kökleşmesi, darbe ve benzeri müdahalelerden masun olabilmesi, ancak ve ancak milli iradenin tecelligâhı olan Meclis'in sağlıklı çalışması ve bütün fonksiyon ve sorumluluklarını ifa etmesiyle mümkündür. Bugüne kadar parlamento üzerinden eksik olmayan demokrasi dışı vesayet olgularından ötürü, TBMM'nin yasama ve özellikle denetim görevlerini bihakkın yerine getirdiği söylenemez!.. O yüzden, sonraki günlerde daha çok konuşacağımız yeni anayasa ve terör gibi çok önemli meselelerle ilgili olarak, Sayın Cemil Çiçek ve Sayın Gül'ün söylediklerini, haber sütunlarına bırakarak; Meclisin önemini bir kere daha vurgulamayı, hem bizatihi kendisinin ve hem de Meclis'teki milletvekillerinin taşıdığı sorumluluğu hatırlatmayı daha lüzumlu gördüm. Kimi zaman darbe ve ihtilalle tamamen devre dışı bırakıldığı, kimi zaman muhtıralarla baskı altına alındığı, kimi zaman da örtülü müdahalelerle yeterince işlemesine set çekildiği için, Millet Meclisi maalesef, doksan yıllık tarihinin büyük bir bölümünde üzerine düşen görevleri tam anlamıyla yerine getirememiştir. Ve bundan dolayı ülkemiz, çok büyük maddi ve manevi kayıplara maruz kalmıştır. Bakınız 18 yıl önce öldürülen Binbaşı Cem Ersever'in ses kayıtları yeni yeni çıkmakta... Kim bilir, benzer şekilde daha nice ses kayıtları vardır. Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü ile ilgili, her gün yeni bilgi ve belgeler ortaya çıkıyor!.. Binlerce faili meçhul cinayetten bahsediliyor... Bütün bu karanlıkta kalmış olayları, Meclis'in denetim yetkilerini kullanarak aydınlatma görevi vardır. Ne yazık ki, şimdiye dek denetleme adına Meclis'in harekete geçtiği zamanlarda da istenen netice alınamamıştır. Meclis Susurluk Komisyonu bunun en çarpıcı örneğidir. İfadesine başvurmak istediği bazı subay ve generallerin ilgili komisyona kadar gelmesi dahi sağlanamamıştır! Ama artık yeni bir dönemdeyiz ve bu defa Meclis ve Meclis'tekiler, hem yasama hem denetim görevlerini gerektiği biçimde ifa etmelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.