Medyada yine aynı teraneler...

A -
A +

22 Temmuz seçimleri konusunda, büyük bir yanılgı yaşayan medyanın önemli bir kısmı ve onun şöhretli mensupları; sandıktan çıkan sonuçların yaptığı şok tesirini, birkaç günde üzerlerinden atmış görünüyor!.. 22 Temmuz akşamı ve akabinde, adeta ne söyleyeceğini; ne yazacağını bilemez durumda, dili ve kalemi dolanan bazıları, daha bir hafta geçmeden sanki hiçbir şey olmamış gibi; eski sazlarını çalmaya başladı. Demek oluyor ki, bu arkadaşlar halkın 22 Temmuz'da verdiği mesajı ya anlayamadılar; yahut anladılar ama, işlerine gelmediği için bunu hafife alma veya görmezden gelme gibi bir yola başvuruyorlar... Oysa 22 Temmuz'da halkın verdiği karar ve bunun doğuracağı sonuçlar, öyle basite indirgenecek cinsten bir şey değil. Halkı ve onun iradesini, sürekli olarak ikinci planda görmeye çalışan zihniyetin; demokrasiden, çoğulculuktan ve hukuk devletinden, evrensel kalıpların dışında bir anlam çıkarmaya çalıştığını biliyoruz. Bu zihniyete göre, birinci planda olan milli irade değil; bazı zümrelerin iradesi veya bazı kurumların tercihidir!.. Sanki 35 milyon küsur vatandaş (seçmen kitlesinin yüzde 84.37'si), daha bir hafta evvel sandık başına gitmemiş ve sanki bu vatandaşların ortaya koyduğu irade yüzde 86 (seksen altı) oranında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yansımamış gibi, abuk sabuk şeyler söyleniyor, yazılıp-çiziliyor. Baylar, bayanlar! Demokrasiyi artık hazmediniz... Hazmediniz de, bu ülkeye sıkıntı vermekten vazgeçiniz. Seçim sonuçlarının içinize sinmediği besbelli... Bazılarınız bunu açıkça ve doğrudan, bazılarınız da dolaylı olarak belirtiyorsunuz. "Halkın iradesi böyle ama, durum aslında tam da öyle değil..." türünden mugalataların kimseye bir faydası yok. Kendinizi de, başkalarını da kandırmaya kalkışmayınız. Bu yolun çıkmaz sokak olduğunu artık anlayınız. Durumu kabullenmek sizin için kolay değil, ama bundan başka da "rasyonel" bir çözüm yok!.. Demokrasinin yüz akı olan 22 Temmuz seçimlerinin sonucunu içine sindiremeyenler veya gerektiği gibi değerlendiremeyenler; eski teranelerle ülke gündemini saptırmaya çalışıyorlar. Ankara'da sayısı dördü beşi geçmeyen bazı "apoletli" meslektaşlarımız; (askeri cenahtaki durumdan yeni bir vazife çıkarabilir miyiz) gayretinde... Bu çerçevede her fırsatı kullanarak, askerlerden siyasete ve ülke yönetimine müdahale anlamına gelebilecek bir cümle almaya çalışıyorlar. 12 Nisan 2007 tarihinde, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın; Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olarak yaptığı değerlendirmelerin, o günlerde medyada yer alan yorumlanma biçimi, ülkeyi yok yere bir gerginliğe itmişti... Şimdi bakıyoruz, birileri yine aynı yemeği ısıtıp önümüze koymaya yelteniyor. Herhalde Org. Büyükanıt'tan; "12 Nisan'da açıkladığım görüşlerim tamamen değişti..." gibi bir cevap beklenemezdi. Elbette TSK'nın görüşleri, öyle günü birlik olarak değişecek türden değil. Öyle olsa; strateji, öngörü, planlama vs. kavramlarının izahını yapmak zorlaşır. 12 Nisan'da, Sayın Büyükanıt; Türkiye'nin iç ve dış güvenliği ile ilgili çok kapsamlı bir değerlendirme yapmıştı. Bu meyanda sorulan ısrarlı sorular üzerine; seçilecek Cumhurbaşkanının TC'nin değerlerine, "sözde değil, özde bağlı olmasını" arzu ettiklerini de belirtmişti. Şimdi tekrar Org. Büyükanıt'ın, o günkü konuşmasından sadece bu cümleyi cımbızla çekerek; onun üzerinden demokrasiye gölge düşürecek yorumları sürdürmek, ne kadar doğru olur acaba? İkide bir askerleri, anayasada tanımlanmış kendi görev alanları dışındaki meseleler hakkında konuşmaya ve görüş belirtmeye zorlamak, kime ne kazandırır? Ama, demokratik yollardan başarıya ulaşmak için gerekli çalışmayı yapmayan, bunun için hiçbir zahmete katlanmayan seçkinciler; demokrasi dışı kanalları zorlayarak sonuca varmaya çalışıyor. Bu konuda, halktan kopuk siyasetçiler ile halkı tanımayan, onun istek ve ihtiyaçlarından habersiz; sırça köşkte oturan, "kendi mahallelerinden dışarı çıkmayan" veya "uzayda yaşayan" gazeteciler, hiç de rasyonel olmayan bir işbirliği içindeler. İki taraf da, aynı teranelere başvuruyor... Unutmayalım ki, hiç kimse, kendi halkı ile inatlaşarak bir yere varamaz!.. Her şeyin kaynağı milli iradedir. Zira her şeyin sahibi millettir. Ülkenin de, devletin de, ordunun da sahibi millettir. Bütün bunlar millet için vardır ve ancak onun hizmetindedir. İşin püf noktası burasıdır. Şu sırada hazım zorluğu çeken kafası karışık meslektaşlarımız bu noktayı iyi kavrayabilirlerse, ikide bir mahcup duruma düşmekten kurtulurlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.