Menfaatlerimizi nasıl koruyacağız?

A -
A +

İsviçre ile yapılan milli maçlar sonrasında, Türk medyasında müthiş bir karmaşa yaşanıyor!.. Kimin ne dediği, ne yapmak istediği ve kimin adına ve hesabına konuştuğu belli değil. Herkes kendine göre doğru ve haklı konuşuyor gibi yapıyor. Kimi dürüstlük adına, kimileri medeniyet hesabına jurnalcilik dahil her türlü tezviratı da bu arada yapıyor... Futbol Federasyonundan bir yetkili şöyle yakınıyor: "İsviçre medyası bizimle bizzat uğraşsaydı, bu derece karalayamazdı!.." Gerçekten enteresan bir durum. Her yönüyle İsviçre hesabına harekete geçmiş olan FİFA'nın eline yeterince suçlama fırsatı ve delili sunmak için seferber olmuş bir medya görülüyor. Gerekçe sportmenlik, centilmenlik, fairplay vs... değerleri koruyup kollamak gibi görünse de, hatta daha da ileriye gidip Türk misafirperverliğini dünyaya ispatlamak gibi iddialar seslendirilse de; aslında bazılarının bu gelişmeler üzerinden birileriyle hesaplaşmak istediği, ele geçen fırsatı tepe tepe kullanmak niyetinde olduğu da apaçık! Kimisi hedef tahtasına Fatih Terim ve yardımcılarını, kimileri futbol federasyonunu; bazıları da her ikisini birden oturtmuş durumda... "İnsanın bin tane ahmak dostu olacağına, bir tane akıllı düşmanının olması daha iyi" derler. Galiba tam da böyle bir durumun içindeyiz. Bizim ahmak dostlar, salvo atışlarına devam ederken, İsviçre cenahında neler oluyor acaba? Bu ülkenin futbolcularını İstanbul'dan getiren uçak, Zürih Havaalanına indiğinde; önce tazyikli su ile yıkanıyor ve daha sonra kapıları açılıp içindekilerin inmesine izin veriliyor!.. Başka hiçbir şey yapılmamış olsa dahi, bu hareketin Türkiye'ye ve Türk milletine karşı taşıdığı hakaret ve aşağılamayı, acaba bizim medyadaki akıldaneler anlayabiliyor mu? Hani İsviçre'deki maç sırasında, Türk Milli Marşı ıslıklanmadı diye tutturanlar, acaba uçağın yıkanması görüntülerine nasıl bir kılıf uyduracaklar? İsviçreliler "Medeniyete hoş geldiniz!" pankartları ile futbolcu kafilesini karşıladılar. Öyledir zaten!.. İsviçrelilerin medeniyetten ne anladığını bilenler biliyor. Ama bilmeyenler, büyük bir aşağılık kompleksi içinde ağzını açıp onlara bakakalır ve hatta hayranlık bile duyar! Olaylı maçın üzerinden daha yarım gün bile geçmeden; FİFA'nın İsviçreli başkanı Sepp Blatter; açar ağzını yumar gözünü ülkemize verir veriştirir ve taa 2010 yılındaki müsabakalardan men etmekle tehdit eder. Kendisine dört gün önce oynanan ilk maç sırasında İsviçre'de yapılanlar ve Türkiye'nin şikayetleri hatırlatıldığında ise, disiplin kurulunun henüz toplanıp o konuyu görüşmediğini pişkince söyler! Bunlara ses çıkarmayan bizimkiler, Blatter'in elini güçlendirmek için her türlü spekülasyonu yapmayı, hız kesmeden sürdürüyor... Arkadaşlar, bu sizin davranış biçimini anlatmak için kullanılabilecek çok ağır benzetmeler var ama; bu sütunun nezaheti müsaade etmiyor! Söyleyip yazdıklarınız baştan aşağı doğru olsa bile; "Her doğruyu her yerde söyleme..." diye bir halk deyişi vardır. Ne olur bir düşünün ve kendinizi İsviçrelilerin yerine koyun: Onlar, benzer durumda sizin gibi yapıyorlar mı, yaparlar mı?! Onlar her şeyi sinsice götürürken, size ne oluyor da böyle kendinizi paralıyorsunuz... Maksadınız ne? Kimden yanasınız? Tamam, bazılarınız futbol federasyonu yöneticilerini veya milli takımın antrenörlerini sevmeyebilir. Yahut gerçekten bunlar kusurlu olabilir. Milli takımın elenmesi, bunların yeterince dikkatli ve dirayetli davranamamasından kaynaklanmış olabilir... Ama onların yaptığı yanlışlıkların hesabını sormak ayrı şey, sizin yaptığınız çok daha başka şey. Elmalarla armutları niye karıştırıyorsunuz? Onları zor durumda bırakmak için ülkeyi niye dosta-düşmana karşı sıkıntıya sokuyorsunuz? Dünyayı niye kendimize güldürüyoruz? Arkadaşlar, federasyonu veya antrenörleri yargılamak için FİFA'yı devreye sokmaya gerek yok. Bunun yolu, usulü tamamen ayrıdır. Sizler de nasıl olduğunu bilmiyor değilsiniz!.. Ama ne olur halkın zekasıyla alay etmeye kalkışmayın. İddia ettiğiniz gibi ülke menfaati sizin yaptığınız şekilde korunamaz. Saçmalıkları dürüstlük vs. diye bize yutturmaya kalkışmayın. Ayıp oluyor! Tekrar belirtelim; Federasyona, teknik heyete gereken hesabı mutlaka soralım. Sistemi, politikaları, politikacıları sorgulayalım. Sonuna kadar bunu yapalım. Bütün hataları, yanlışlıkları, eksiklikleri ortaya dökelim. Kusurlarımızla yüzleşmekten kaçmayalım. Bunların hepsine evet!.. Ama bütün bunları yapmak için Türkiye'nin uluslararası arenada mahkum ettirilmesi gerekmez. Federasyonu veya teknik heyeti cezalandırmak için, ülkenin topyekûn ceza almasına yol açanlar, kusura bakmasınlar ahmaklıktan başka bir şey yapmıyorlar. Onlar istedikleri kadar dürüst, akıllı, bilgili, görgülü vs. olduklarını savunsunlar. Netice değişmez. Böyle eğitime de, bilgiye de, bilince de, değer yargılarına da sıfır verirler sıfır!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.