Mesele halloldu ama şimdilik!..

A -
A +

Haftalardır kamuoyunu fena halde meşgul eden, hakim ve savcı atama kararnamesi, nihayet hâl yoluna girdi. Ortalıkta dolaşan bilgi kırıntılarına göre, atamalarla ilgili bazı kararlar da istikbale bırakılmış... Ergenekon soruşturmasında görev alan savcıların yerlerinde kalmış olması, toplumun rahat bir nefes almasını sağladı. Ancak burada görevli yargıç ve savcılarla ilgili soruşturma talepleri konusunda, durum henüz netleşmiş değil... Yani uzak olmayan bir gelecekte yeni tartışmalar baş gösterebilir!.. Aslında HSYK'nın kendisi de, yapısı ve kararları dolaysısyla yıllardan beri tartışma konusudur. Adalet Bakanının ve bakanlık müsteşarının kurula üye olmasını, yargı bağımsızlığına gölge olarak telakki eden düşüncelerin yanında, HSYK kararlarının AY 159. maddesi gereğince, yargı denetimi dışında kalması da öteden beri eleştiri konusudur. 1982 Anayasasının 159. Maddesi, HSYK'yı şöyle tanzim ediyor: "...Kurulun Başkanı Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabii üyesidir. Kurulun üç asil ve üç yedek üyesi Yargıtay Genel Kurulunun, iki asil ve iki yedek üyesi Danıştay Genel Kurulunun kendi üyeleri arsından, her üyelik için gösterecekleri üçer aday içinden Cumhurbaşkanınca dört yıl için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilirler. Kurul, seçimle gelen asil üyeleri arasından bir başkanvekili seçer." Adalet Bakan ve müsteşarı dışında sadece beş tane yargıç, bütün yargı mensuplarının özlük işleri ile ilgili her türlü kararı veriyor... Bu kararların neler olduğu, 159. Maddenin üçüncü fıkrasında geniş şekilde düzenlenmiş bulunuyor. Kurulun kararlarına karşı yukarıda belirtildiği üzere, yargı yoluna gidilemiyor. Bunun dışındaki itirazlar yine Kurul içinde inceleniyor. O kadar... Yargıç ve savcıların kimi zaman haberi olmadan, savunması dahi alınmadan yapılan soruşturmalar sonucunda da, çeşitli müeyyideler uygulanabilmekte... Özlük hakları ne kadar garanti altında olabilir acaba? 1961 Anayasası 143. maddesinin ilk şeklinde Yüksek Hakimler Kurulu'nun yapısı şöyle idi: "Yüksek Hakimler Kurulu, on sekiz asıl ve beş yedek üyeden kurulur. Bu üyelerden altısı Yargıtay Genel Kurulunca, altısı birinci sınıfa ayrılmış hakimlerce ve kendi aralarında gizli oyla seçilir. Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu, yüksek mahkemelerde hakimlik yapmış veya bunlara üye olma şartlarını kazanmış kimseler arasından gizli oyla ve üye tam sayılarının salt çoğunluğu ile üçer üye seçerler. Bu usulle Yargıtay genel kurulunca iki, birinci sınıfa ayrılmış hakiler ile Millet meclisi ve Cumhuriyet Senatosu tarafından birer yedek üye seçilir." Görüldüğü gibi, mevcut hale göre son derece dengeli bir yapıya sahip olan Yüksek hakimler Kurulu'nun yapısı, 1971 yılında, yani 12 Mart Muhtırasından sonra, yapılan anayasa değişikliği ile şu şekle sokulmuştur: Madde 143 (Değişik: 20.9.1971) "Yüksek hakimler Kurulu, onbir asıl ve üç yedek üyeden kurulur. Üyeler Yargıtay Genel Kurulunca , kendi üyeleri arasından ve üye tam sayısının salt çoğunluğu ile gizli oyla seçilir." Evet, 1971'de niçin parlamentonun devre dışı bırakıldığını anlamak mümkün değil. Yoksa mümkün mü?! Gelişmiş ülkelerde, parlamentonun HSYK'ya üye seçmediği yegane ülkeyiz şimdilerde... 1982 Anayasası ile Kurul bugünkü hale getirilmiş. Ancak bu yapının behemehal değişmesi gerekiyor. Yoksa sıkıntılar bitmeyecek!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.