Mesele sadece sınır ötesi mi?!

A -
A +

Tam da Ramazan Bayramı'na girmek üzere iken, Türkiye'yi baştan başa acı ve kedere boğan terörist saldırılar; toplumun bütününde derin bir infiale yol açtı. İki gün içinde, tam on beş tane şehit vermek; ülkeyi müthiş şekilde gerdi. Toplumsal öfkenin kabardığı böyle zamanlarda; devlet ve siyaset adamlarına daha büyük sorumluluklar düşer. İnsanlar duygu yüklü oldukları vakit , bazen hadiselere nasıl tepki vereceklerini dahi şaşırabilirler. Ama ülke yönetiminde yetki ve sorumluluk sahibi olanlar; beyanlarında soğukkanlı, kararlarında ve icraatında ölçülü ve hesaplı olmak durumundadır. Mesele devlet idaresi olduğuna göre; elbette hadiseler karşısında takınılacak tavır, her yönü ile sağlam bir mantığa dayanmak ve başta hukuk, sosyoloji ve siyaset bilimi olmak üzere ilgili bütün disiplinlerin inceliklerinin dikkate alındığı bir hassasiyeti ihtiva etmek durumundadır. Milli meselelerde iktidar-muhalefet rolleri, herhalde klasik siyasi rekabet çerçevesinde ifa edilmemelidir. Böyle kritik zamanlarda, iktidarların üzerindeki sorumluluk ve baskılar birden bire katlanıverir... Siyasi ahlaka önem veren anlayıştaki muhalefetin tutumu da, buna göre her zamankinden daha yapıcı olmalıdır. Yani fırsattan istifade ile iktidarı yıpratma ve zayıflatma güdüsü öne çıkmamalıdır! Terör belası, son çeyrek yüzyılda memleketimizde büyük yıkımlara yol açtı. Bu zaman zarfında kaç hükümet, kaç cumhurbaşkanı, kaç genelkurmay başkanı görev yaptı. Son yirmi beş yılın Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında, hiç değişmeyen gündem maddesi bölücü terör değil midir? Yani bunca sene devletin güvenlik ve savunma ile ilgili bütün birimleri, bu meseleye yoğunlaşmamış mıdır? Şu halde meseleyi, yalnızca bugünkü hükümetin işi olarak ele alan yaklaşımlar, doğru olamaz. Yanlış bir anlamaya mahal vermemek için, şunu ifade edelim: Burada mevcut hükümete taraf çıkmak gibi bir niyetimiz yoktur. Maksadımız, bugüne kadar yapılan değerlendirmelerdeki eksik ve yanlışlara işaret etmektir. Yani mesele sadece sınır ötesine operasyon yapıp yapmamaktan ibaret değildir. Son 25 yılda sınır ötesine bazıları çok kapsamlı olmak üzere sayısız operasyon gerçekleştirildi. Ama terörle mücadelenin yalnızca bir asayiş meselesi olmadığını herkes biliyor ve kabul ediyor! Daha birkaç gün önce Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ; devletin son 23 yılda terör örgütüne olan katılımları önlemede başarılı olamadığını vurguladı. Şüphesiz bu tespit alanında ilk değildir. Yıllardan beri, bölücü terörün güvenlik boyutundan başka; ekonomik, politik, sosyolojik ve sosyo-psikolojik yönleri de tartışılıyor. Ancak bu tartışmaların her zaman doğru biçimde ve yeterli seviyede yapılabildiğini söylemek mümkün değil. Çünkü objektif doğrulardan ziyade, herkes kendi sübjektif doğrularını tekrarlıyor. Dolayısıyla istenen sonuç da alınamıyor ve maalesef bir kısır döngü devam ediyor. Terör belasının sadece, askeri operasyonlarla defedilemeyeceği noktasında herkes hemfikir görünmekle beraber; meselenin diğer yönleri üzerinde, ne yazık ki derin görüş farkları mevcut. Çözümü geciktiren ve zorlaştıran nokta da burası. Eğer bu noktada, toplum ve devlet olarak; sıkıntılara gerçek teşhisi koyabilirsek, çözüme de daha çabuk varabiliriz. Terörle mücadelede Türkiye'nin durumu; ne İngiltere'ye, ne İspanya'ya, ne de İran'a benzer. Türkiye elbette bu ülkelerin tecrübelerinden de yararlanmalıdır. Ama o ülkelerdeki etnik maksatlı terörün hedefleri ile bizim ülkemizdeki bölücülüğün sebep, saik ve maksatları çok farklıdır. Bu temel fark, öteden beri dillendiriliyor ama; bu noktada toplumsal bilinç yetersiz ve devlet politikası; nedense bir türlü realiteye uygun biçimde gerçekleşmiyor!.. Şimdi yine, her kesimden reaksiyonlar var. Lakin bunlar ismi üstünde, sadece reaksiyon... Meselenin özüne ve çözümüne dönük fikirler, teklifler de yok değil. Ancak bunların büyük bir kısmı, yüzeysel ve günübirlik politikalar mertebesinde. İhtiyacımız olan şey özetle şudur: Siyasi arenada iktidar ve muhalefet; gerçek anlamda, bu mesele için işbirliği yapmalıdır. Devletin ilgili birimleri de, şimdiye kadar milli hafızada kayıtlı bulunan bütün vak'a ve olguları, milli menfaatlerimize ve dünyanın gidişatına uygun tarzda, yeniden yorumlayarak bundan yepyeni bir milli politika oluşturmalıdır. (Bu politika, terörün iç ve dış sebepleri, unsurları, destekleri, imkanları, hedef ve maksatlarını tam ve doğru şekilde tanımlayıp kavrıyor olmalıdır...) Ülkenin aydınları da, toplumun her kesimini bilinçlendirmek üzere bir seferberliğe girişmelidir... Evet... Acımız büyük. Şehitlerimize Allah'dan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifa ve kederli ailelerine de sabır ve başsağlığı dilerim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.