Siyasi liderlerin konuşmaları, hem tutarlı hem de ülke gerçeklerine uygun olmak zorundadır. Aksi halde hem tarih önünde; hem de adına siyaset yaptıkları halk önünde, mahcup duruma düşerler!.. CHP lideri Deniz Baykal, 28 Şubat sürecinde, askerlerin sivil ve demokratik siyasete karşı geliştirdiği postmodern darbeyi; (Ordu da bir sivil toplum kuruluşudur...) şeklinde, bir formülasyonla savunmaya kalkışmıştı. Şimdi de milli iradenin temsilcisi olan Meclis'in işleyişine ket vurulmasına ve onun devredilemez yetkisinin, yargısal bir darbeyle ipotek altına alınma teşebbüsüne kılıf hazırlayabilmek için; "Milli irade Kurtuluş Savaşı sırasında vardı... Bugünkü ise siyasi iradedir..." türünden, garip laflar ediyor. Buradan da hareketle, askerî idarenin anormal şartlar altında yaptığı Anayasayı savunuyor ve Erdoğan'a; "Sakın ha, değiştirmeye kalkışma..." diye kendince gözdağı veriyor... Lakin mızrak çuvala sığmıyor! Bu noktada, Deniz Baykal'a şu önemli ihtarda bulunmak gerekiyor: Sakın ha, "milli irade" kavramını saptırma ve milli iradenin tecelligâhı olan Millet Meclisi'nin devre dışı bırakılmasına alet olma!.. Çünkü, (Baykal'ın tezine de uygun olarak); Kurtuluş Savaşından sonra, 'Milli İrade'nin yaptığı 1924 Anayasası aynen şöyle diyor: Madde 3: Hakimiyet bila kaydu şart milletindir. Madde 4: Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin yegâne ve hakiki mümessili olup millet namına hakkı hâkimiyeti istimal eder-(kullanır)". Hakikaten "milli irade"yi doğru anlamak lazım! Demirel'in trajedisi Süleyman Demirel'e ne oldu böyle?!. 1970'li yıllarda sık sık şunu tekrarlıyordu: "Meclis'in üzerine çıkmış bir Anayasa Mahkemesi, Hükümetin de üzerine çıkmış bir Danıştay ile karşı karşıyayız..." Şimdi ise şu iddiada bulunuyor: "1960 öncesinde Anayasa Mahkemesi olsaydı, askerî darbe olmazdı..." Bu lafı başkası söylese neyse de; 1971 Muhtırasına ve 1980 Darbesine maruz kalan Demirel'in söylemesi trajik bir çelişkidir. 1971'de ve 1980'de Anayasa Mahkemesi yok muydu? Sayın Demirel artık sussa, kendisi için de çok iyi olacak. Belli ki, ailesinin ve "aile fotoğrafı"ndakilerin başına gelenlerin öfkesiyle susmak istemiyor ancak; konuştukça daha zor durumlara düşüyor. Baksanıza, üniversite öğrencileri artık konuşmasına tahammül edemiyor ve kendisine postal fırlatıyor!.. Eeh, birilerine yaranacağım diye; insan yıllarca savunduğu milli iradeyi, post modern veya cüppeli darbeye feda etmeye kalkarsa, başına gelecek olan budur. Çok hazin bir durum... MHP daha kararlı olmalı MHP'nin Anayasa Mahkemesi kararına karşı, sergilediği ikircikli tavır, kendisi için iyi bir görüntü değil. Hele Devlet Bahçeli'nin; "AK Parti kendini klonlasın..." gibi tuhaf beyanları, hem kendisinin hem partisinin imajına gölge düşürecek cinsten!.. MHP, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü daha kararlı biçimde savunmak durumundadır. Sayın Bahçeli; Org. Yaşar Büyükanıt'ın Mahkeme kararını yorumlama biçimine çatarken, son derece haklıdır. Fakat, kapatma davasına karşı AK Parti'nin peşinen teslimiyet göstermesini isterken o nisbette haksızdır. Hele, (Erdoğan'ın ne yapıp edip CHP'ye yaranmasını) tavsiye etmesi; hiç kabul edilebilir yaklaşım değildir. Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetim biçimi, mutlaka CHP'nin keyfine göre mi olacak? MHP'nin siyasi fikri ve Bahçeli'nin de kanaati bu mudur? Zinhar!.. MHP'nin görevi herhalde, CHP'nin gönlünü yapmak değil; vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini korumak olmalıdır. Yoksa yanlış mı düşünüyoruz?!.