Kavramların bu denli çarpıtıldığı; kendilerine yüklenmiş olan gerçek anlamlarından uzak, alakasız ve yanlış yerde ve yanlış şekilde kullanıldığı, bir başka ülke herhalde zor bulunur!.. "Öz Türkçe"cilik, "arı dil", vb. uydurmaca yaklaşımlarla, dilimizin zenginliği ortadan kaldırılıp; insanlarımız (entelektüeller de dahil) üç-beş yüz kelimeye mahkum edilince, ortaya çok acı bir garabet çıktı. Vatandaşlarımız, meramını ifade etmekte zorlandıkça, bazı kelime ve kavramları olur olmaz yerde ve çoğu kere saçma sapan biçimde kullanır oldular. Mesela "YARATMA" kelimesi bunun en sivri örneğidir. "Yoktan var etmek" demek olan yaratma işini, yegane yaratıcıdan, yani Allahü tealadan başka kim yapabilir? Elbette hiç kimse! Yaratılanlar yaratıcı olamaz. Ne yazık ki, muhtevasına hiç kimsenin muktedir olmadığı ve olamayacağı bu kavramı; kimileri cehaletin eseri olarak kelime kabızlığı çektiğinden, kimileri de ukalalık olsun diye en münasebetsiz yerde bile telaffuz ediyor... Son günlerde, Avrupa Futbol Şampiyonası müsabakalarına katılan milli takımımızın başarısını ifade için, başta spor (futbol) yazarları olmak üzere; ağzını açan her dört kişiden üçü "MUCİZE" deyip duruyor! Mucize kelimesi o kadar sık, lüzumsuz ve itici biçimde kullanılıyor ki, insanlara gına geldi artık... Bu konuda çevremden duyduğum yoğun eleştiri ve şikayetler, bu yazıyı kaleme alma mecburiyetinde bıraktı. Bir toplumun diliyle, kültürüyle, duygu-düşünce ve nihayet inanç unsurlarıyla böylesine oynanması ne kadar esef verici bir durum!.. Üstelik bu davranış biçimini sergileyen kimselerin, her vesile ile; bilimden, bilimsellikten ve rasyonaliteden dem vurmaları da ayrı bir âlem... Bilen biliyor; "mucize" kavramının kültürümüzde apayrı bir yeri vardır... Merak edenler, bu kavram hakkındaki detaylı izahları muteber din kitaplarından öğrenebilir. Burada kısaca şu kadarını söyleyelim: Mucize; "harikulâde", yani olağanüstü, yani normal ve âdet olanın dışında ve üstünde, her zaman olmayan ve sadece peygamberler tarafından gösterilebilen hayret verici, şaşırtıcı olaylardır.Peygamberler seçilmiş yüksek ve yüce kişilerdir. Onlara mucize gösterme gücünü ve salahiyetini veren de Allahü tealadır. İsa aleyhisselamın ölüleri diriltmesi, Musa aleyhisselamın asasının büyük bir ejderha olup, büyücülerin sihirleriyle ortaya koydukları yılanları yutması, Peygamber Efendimizin bir el işaretiyle ayı ortadan ikiye bölmesi; Hudeybiye'de susuzluk çeken eshab-ı kiramın içmesi ve kullanması için mübarek parmaklarından su akıtması vs. Mucize işte böyle olaylardır. Peygamberlerin dışında kimse mucize gösteremez. Bunun yanında Allah'ın bazı veli kulları "KERAMET" gösterebilir. Kerametler de fevkalade (olağanüstü) hallerdir. Mesela tayy-i mekan; yani bir anda vasıtasız olarak çok uzak bir mesafeye gitmek gibi... Bir de Müslüman olmayan kişilerin, mesela bazı Hindu ve Brehmen rahiplerin; aşırı riyazet sonucu gösterdikleri olağanüstü olaylar vardır. Buna da dini terminolojide "İSTİDRAÇ" denir... Bunun hükmü de bellidir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere, bu konularda detaylı bilgiler muteber din kitaplarından öğrenilebilir. Neticeye gelelim: Milli Takımımızın başarısı elbette çok önemlidir. Ama bu başarı, hiçbir zaman "mucize" diye nitelenemez! Böyle bir ifade; hem bilimsel açıdan, hem dil bakımından ve hem de dinî bakımdan yanlıştır. Bu yanlışta ısrar etmek de cehalet ve ahmaklıktan başka bir şey değildir. Futbol neticede bir müsabakadır. Sahada, her iki taraftan da 11'er kişi vardır. Hangi taraf daha iyi oynarsa, daha çok mücadele ederse ve daha kararlılık ve fedakârlık gösterirse, başarıyı o yakalar. Burada olağanüstü hiçbir durum yoktur. Son saniye golleri bazen aleyhimize (Portekiz maçında olduğu gibi), bazen de lehimize (Hırvatistan maçında olduğu gibi) olabilir... Bu biraz da şans işidir. Başarıyı överken, konuyu abartmak bir yere kadar anlaşılabilir. Ama, işi aklın ve bilimin ötesine taşırmak daha da öteye bazı kutsal kavramları hiç alakası yokken olaya karıştırmak çok, ama çok yanlıştır. Bu şekilde insanların zihnini iğfal etmek büyük vebaldir. Bunu unutmayalım!..