Deniz Baykal'ın müjdelediği(!) cevap, Ali Topuz cenahından geldi... Ama beklentilerin çok çok gerisinde kaldı! Dünkü yazımızda; bakalım Ali Topuz espri yapmasını becerebilecek mi, diye sormuştuk. Maalesef beceremedi. Üstelik yılların politikacısı Sayın Topuz, daha sert cevap vereceğim diye telaşlanırken, herkesin bildiği bir halk deyişini dahi yanlış söylemiş. Topuz "kavga"ya o kadar takıntılı ki, "KAVGADAN DÖNENİN KAŞIĞI KIRILSIN..." demiş. Olmadı; bu yanlış, Sayın Topuz'un ne yaşına ne de tecrübesine yakışmadı. Halbuki bu deyişi, Sayın Demirel Ege şivesiyle çok etkili biçimde söylerdi; "PİLAVDAN DÖNENİN GAŞŞIĞI GIRILSIN!.." Kimbilir belki de Ali Topuz, "KAVGADAN DÖNENİN KILICI KIRILSIN" diyecekti de, son anda vazgeçti... Her neyse, Baykal'ın çok güvendiği Topuz okkalı bir cevap veremedi... Bunu yapamadığı gibi, meseleyi çok lüzumsuz yerlere bulaştırdı. Damat Feritten başlayarak, Menemen olaylarından, tarikatlardan, Hizbullah örgütünden dem vurdu, ancak hızını alamadı, işi taa Adolf Hitler'e kadar götürdü! İyi de, Tayyip Erdoğan'ın bir tek cümlesine karşılık vermek için bütün tarihi böylesine birbirine karıştırmanın gereği var mıydı? Bu durum da gösteriyor ki, Türk siyaseti, sadece kaht-ı rical illetiyle malul değil, aynı zamanda kaht-ı cidal, (münazara, tartışma) durumu da had safhada. Sayın Baykal siyaset bilimi hocalığı yaptı. Uzun zamandır siyaset yapıyor ve şu anda yetmişli yaşlarında. Kendisine göre hayli genç olan Tayyip Erdoğan'ın bir siyasi tarizine cevap veremeyip mahkemenin yolunu tutması ve bu işi Ali Topuz'a havale etmesi, kendi namına bir eksi puandır. Bir kere daha açığa çıktı ki, Türkiye'nin etkili bir muhalefete ihtiyacı var. Etkili muhalefet derken, kavga-gürültü yapılmasını kast etmiyoruz. Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilen ve altenatif çözüm getiren, güven veren, istikbal vaat eden muhalefetten bahsediyoruz. Bakınız sosyal demokrat tandanslı TÜSES (Türkiye Sosyal Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Vakfı)'in birkaç günden beri medyada tartışılan anket sonuçları ortada... Anketler bire bir ölçü olmamakla beraber, yaklaşık görüntüyü de resmeder. Buna göre AK Parti'nin oyları yüzde ellinin üstünde görünürken, CHP yüzde 12'lerde dolaşıyor ki, bu sonuç Anamuhalefet Partisi için hiç de iyi bir şey değil. Buna dayanarak, İngilizlerin Financial Times gazetesi de, AK Parti'nin 28 Mart'ta kesin bir zafer elde etmeye hazırlandığını yazıyor. Bu tablo CHP'lilerin moralini bozuyor olabilir. Ama onların sinirlenip kavga etmek yerine oylarının niçin artmadığını sorgulaması gerekir. Unutmayalım; Türkiye'de siyaset partilerle yapılmalıdır. Birtakım derneklerin veya diğer sivil kitle örgütlerinin modası geçmiş ideolojiler doğrultusunda siyaset yapmaya soyunması, normal işleyiş değildir. Evet, tekrar edelim, Türkiye'de siyaseti siyasi partiler yapmalıdır, dernekler değil... Ve siyasiler de, nezaket ve hoşgörü içerisinde, kavgacı üsluptan uzak ve mümkün mertebe esprili olmalı. Siyaset arenası, İstanbul'un bir dönem yaşadığı susuzluk gibi çoraklaşmamalı. Birileri sosyal demokratlara nükte ve espri konusunda yardımcı olmalı... Temel Reis'i fahri hemşehri gibi Antalyalı yapmakla bu iş olmaz.