İyi Parti tabanı Meral Akşener’in Afyonkarahisar konuşmasını nasıl buldu?
Nutuk heyecanının ötesinde, beklendiği kadar muhteva yeterli, verilen mesajlar da gerçekten güçlü müydü? Tabanın genel başkan Akşener’e olan güven duygusu ve ileriye dönük başarı beklentisi, elbette subjektif bir yöne sahip. Bundan dolayı genel siyaset havasının dışında daha olumlu karşılayabilir. Ne var ki, daha önceden yapılan açıklamalara ve toplumu hazırlama çabalarına rağmen, böyle bir rüzgâr esmedi… Sahi Akşener’in yaptığı konuşma, yeni bir başlangıç olarak değerlendirilebilir mi? Yeni başlangıçtan neyi kastettikleri önemli şüphesiz. Orta-uzun vadeli siyasi hedeflere ulaşmak için nasıl bir strateji belirlendi? Bu stratejiyi hayata geçirecek yeni kadro hareketi, partinin bütününü heyecana sarabilecek mi? Sadece konuşmaya bakarak soruları cevaplandırmak pek mümkün görünmüyor. Akşener’in Afyon’da söyledikleri, en fazla Millet İttifakı’nın dünü ve bugünü ile ilgili kritiklerden oluşuyor. Ne diyor? “Sadece iktidarla değil, seçimin kaybedilmesi için çalışanlarla da mücadele ettik…” Nasıl yani? Millet İttifak’ında seçimin kazanılmaması için çalışanlar vardı ve İyi Parti bunlarla da mücadele etti. Demek oluyor ki, İyi Parti kimlerle iş birliği yaptığını bile tam manasıyla tespit edememiş!..
Bu sözler, Meral Akşener’in geçtiğimiz mart ayında masadan kalktıktan sonra dile getirdiği hususların değişik bir versiyonu. Ne demişti o zaman? “Kumar ve şantaj masası… Beşi bir olup bize dayatmalarda bulundular!” Hani derler ya, bu laflar kavgada söylenmez. Ancak Akşener hem de ittifak sadedinde bu sözleri seslendirdi. Sonra da bunları hiç söylememiş gibi tekrar mahut masaya oturdu. Şimdi öz eleştiri ve millete hesap verme babında şunları söylüyor: “Asıl sorunun kendi saflarımızda olduğunu göremedim. Aziz milletimden özür diliyorum…” Fazlasıyla çelişkili ve şaşırtıcı değil mi? Mart ayında masadan kalktığında, kimseye boyun eğmeyeceklerini söyleyen Akşener, o lafını hemen unutup tekrar İttifak’a dâhil olduğunda, hangi istikamete yelken açtıklarını gerçekten bilmiyor olabilir miydi? Yoksa hep bahsedilen o ÜST AKILDAN gelen telkinler karşısında, teslim olmak mecburiyetinde mi kalındı? Aksi hâlde, Millet İttifakı'nda yaşanan zıtlaşmaların, sonunda hangi iradenin bastırmasıyla aşılmış olduğu sorulur? Yani KAZANAMAZ denilen aday Kılıçdaroğlu, nasıl KAZANACAK KİŞİ oldu birdenbire? Meral Hanım her cümlesinde bu duruma dikkat çekiyor. Fakat hiçbir zaman tam olarak nelerin olup bittiğini söylemiyor. Öte yandan ortaya konan çelişkili tavır ve zikzaklar parti hesabına kayıplarla neticeleniyor. (İyi Parti tabanı son konuşmayı nasıl değerlendirdi?) diye yukarıda sormamızın sebebi bu. Peki, bundan sonra istikamet nasıl belirlenecek? Meral Hanım hem büyük şevkle her partinin kendi başına yarışa katılmasını diliyor hem de ittifak veya ittifakların kapısını (bazı şartlarla) açık tutmaya çalışıyor…
İttifak için “Kapımız herkese açık değil…” derken, esas neyi anlatmaya çalışıyor? Kapıları bazılarına da açık demek ki! Burada HDP (Artık Yeşil Sol Parti) ile yan yana görünmeme endişesini mi izhar ediyor? Yoksa “Seçimi kazanmak istemeyenler…” diye isim vermeden, nokta adresi göstermeye mi çalışıyor? Siyaset çevresi bu sözlerin hedef aldığı yeri bildiği için, Kılıçdaroğlu’na derhal soruldu. Ama o her zamanki dikkatli ve alttan alan üslubunu devam ettirdi. Nasıl ki, mart ayında Meral Hanım masadan kalktığında polemiğe girmedi, şimdi de aynı yöntemi izliyor. “Akşener’in sözlerini yoruma dayalı soruları cevaplarsam Sayın Akşener’e saygısızlık, nezaketsizlik yapmış olurum…” diyor Kılıçdaroğlu. Bu taktik mart ayı başındaki krizde sonuç vermişti. Herhalde şimdi de aynı sonucu bekliyor. Zira İyi Parti olmadan, CHP’nin bazı büyükşehir belediye başkanlıklarını alması mümkün değil. CHP için, Yeşil Sol Parti ile de aynı durum söz konusu. İyi Parti’yi ittifak içinde tutarak Yeşil Sol Parti’yi yanına alabilmek zaruri. Kemal Bey’in alttan almasındaki ince hesap bu. Kendisi hesap uzmanı malum!..
Saadet Partisi ile yeni bir ittifak kuran, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun; “CHP listelerinden seçimlere girmek en son tercihimdi…” şeklindeki beyanına dahi, CHP lideri sessiz kaldı. Bütün bu sessizlikler, netice almaya dönük taktikler. 2010 yılından beri her yarışı kaybeden Kemal Bey'in bir başarısı varsa, o da son seçimlerde bütün zorluklara rağmen, Cumhur İttifakı’na karşı oldukça geniş bir blok oluşturabilmesidir. Gelgelelim muhalefet kanadı için yol ayırımı da çatmış bulunuyor: Tamam mı devam mı?