Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği, geçtiğimiz Cumartesi günü 15. Genel Kurulu'nu yaptı. Genel Başkan Dr. Ömer Bolat'ın verdiği bilgilere göre, üye sayısı 2 bin 600'e, şube sayısı da 27'ye ulaşan bu önemli iş adamları derneğinin, kuruluşunun ilk yıllarında; MÜSİAD ismi üzerinde çeşitli spekülasyonlar yapmak isteyenler olmuştu. Ancak MÜSİAD, bazı şaşı ve çarpık bakışlara, yapılan haksız tarizlere aldırmadan yoluna devam etti. Neticede yukarıdaki rakamlarla ifade edilen büyüklüklere de ulaşması bildi... MÜSİAD özellikle son 7-8 yılda, Türkiye ekonomisi hakkında hazırladığı ciddi raporlarla, iş âlemindeki ağırlığını ve saygınlığını hissettirdi. Her ne kadar "Merkez Medya", bu raporları görmezlikten gelme veya hafife alma gibi yayın politikalarıyla karşılasa da, söz konusu raporların ekonomi dünyasındaki yankıları derin ve geniş oldu. Çünkü bu raporlar hakikaten ciddi emek mahsulü, objektif ve Türkiye'nin gerçeklerini yansıtan çalışmalardı. MÜSİAD'ın bu anlamda son zamanlarda yaptığı önemli bir başka çalışma da "Enerji Raporu" oldu. Son derece geniş ufuklar açan, ilgili kişi ve kurumların dikkatle incelemesi gereken bir rapor... Burada hemen belirtelim ki, MÜSİAD'ın ülke meselelerine bakış açısı ve yaklaşımı, iş dünyasının "Crema de la crema" sını, başka bir ifade ile mutlu azınlığını bir araya getiren, bir diğer benzer derneğin aynı konudaki tavır ve davranışlarından çok çok farklı. Seçkinci davranan diğer derneğin de çeşitli konular hakkında hazırlattığı raporları biliyoruz... Genellikle sırça köşkten meselelere bakan, geniş halk yığınlarının inanç ve beklentileriyle asla uyuşmayan ve uzlaşmadan çok dayatmayı öne çıkaran yaklaşımlar olduğu için; halktan yoğun tepki de gördü bu çalışmalar. Ancak dernek ve mensupları güçlü oldukları, arkalarında büyük medya gücü olduğu için, yani sesleri daha yüksek çıkabildiği için; tabanda destek bulmasa bile, tavanda reyting yaptı o malum raporlar, beyanlar vs... Ancak zaman zaman bir bürokratın tayinine kadar indirgenen bu politikalar ülkenin iç ve dış meseleleri hakkındaki isabet derecesi ve kapsayıcılığı açısından çok eleştiri almaktadır. Buna karşılık mütevazı ama kararlı çalışmalarını sürdüren MÜSİAD'ın çok daha geniş bir perspektiften hem ülke ve hem de bölge meselelerini ve çözümlerini görebildiğini söyleyebiliriz. Bunu Genel Başkan Dr. Ömer Bolat'ın 15. Genel Kurul'daki konuşmasından da anlıyoruz. İslam ülkelerinin, küresel güçler tarafından kontrol edilebilir istikrarsızlık içinde tutulmak ve etki altında yönlendirilmek istendiğine dikkat çeken Bolat "oyuna gelmemeliyiz" hatırlatmasında bulundu. Ömer Bolat'ın şu sözleri de MÜSİAD'ın vizyonunu ortaya koymaktadır: "Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki kardeşlerimizin terörün karşısında yer alacaklarına inanıyoruz. Alınacak tedbirlerde, demokratikleşme ve özgürlükler alanındaki kazanımların geriye götürülmemesini, özgürlük-güvenlik dengesinin hassas bir şekilde korunmasını ve bir olağanüstü hal uygulamasına geri dönülmemesini istiyoruz. Bölgede terör sorununu besleyen temel faktör, ekonomik az gelişmişlik ve işsizliktir. Artan işsizlik, terör odaklarınca istismar edilmektedir. Anadolu'da ekonomik, sosyal ve manevi kalkınma hamlesinin başarılması gerekir... Takıntıları ve dayatmalarıyla Anadolu insanının çocuklarının din eğitimi almasına, meslek eğitimi almasına köstek olanlar bugün herkesin şikayetçi olduğu durumun sorumlusudurlar... Görüyoruz ki, bazıları son aylarda sorunları bir ekonomik krize dönüştürmeye, rant havuzlarını yeniden doldurmaya gayret ediyorlar. Bu milletin, bu ülkenin yeni bir krize, yeni bir 10 yılı kaybetmeye tahammül edecek gücü yok, niyeti de yok... Eğitim-liyakat ve tecrübe itibariyle eksiği olmayıp, fazlası olan, hatta performansları ile de fark atan bu ülkenin altın çocuklarını vehimlerle, niyet okuyuculuğu ile ya da içtiği içecek türü veya eşinin giyimi ile sorgulamak, veto etmek sadece ülkemize kaybettirir. Yüreği vatan ve hizmet sevgisi ile dolu bu insanlara ise olsa olsa şeref beratı olur..." Evet, ne dersiniz? Mutlu azınlığın dayatmaları mı, yoksa geniş halk yığınlarının iradesi ve istekleri mi? Demokrasilerde milli irade esas olduğuna göre, şayet bizde de bir gün tam anlamıyla bu rejim yerleşir ve kökleşirse; herhalde milletin dediği olacaktır.