NATO Zirvesi, AB ve Türkiye

A -
A +

NATO Zirvesi geride kaldı ama, yankıları daha epeyce devam edecek. Acaba bu zirvenin Türkiye açısından, özellikle ABD ve AB ilişkileri yönünden getirisi ne oldu? Önce Bush'un ziyaretinden başlayalım isterseniz; Son iki yıl içinde Türkiye'den, zaman zaman normal ölçülerin dışına da taşan pek çok istekte bulunan ABD, şimdiye kadar bizim mukabil isteklerimize pek fazla olumlu cevap vermedi. Sürekli olarak meseleleri beklemeye alma, zamana bırakma ve de savsaklama yöntemine başvurdu. Terörle mücadele adına ülkemizden ve dünyanın pek çok memleketinden karşılanması çok zor ve riskli isteklerde bulunan ABD; sıra, Türkiye'yi 20 yıl boyunca büyük sıkıntılara sokan, bölücü örgüt PKK ve onun terör eylemlerine gelince, beklenen hassasiyeti hiç de göstermedi denilebilir... Ankara ziyareti sırasında da Türkiye'nin bu konudaki rahatsızlığı hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı tarafından en açık şekilde ortaya konduğu halde, sonuç değişmedi. ABD başkanı meseleyi yine zamana yaymaya çalıştı, hatta bundan öteye işi yeni Irak hükümetine havale eder gibi yaptı. Buna karşılık lafla gönül alma ve birtakım jestlerde bulunma noktasında rolünü gayet iyi oynadı denilebilir. Eğer çözüm bekleyen meseleleri gözardı ederseniz Başkan Bush'un sempati turu hayli başarılı geçmiş de sayılabilir. Türkiye'ye ve Türk yetkililere bol bol iltifatlarda bulundu. Bizim adımıza AB nezdinde lobi yaptı. Hatta öyle sıkı lobi yaptı ki, Fransa Cumhurbaşkanı bundan hayli rahatsız oldu. "Bush fazla ileri gitmiş..." diye de açıklama yapma gereği duydu! Ama sonuç olarak, Amerikan Cumhurbaşkanının; "Türkiye ABD'nin dostluğuna güvenebilir..." açıklaması, tezkere ve çuval olayından sonra önemli bir taahhüt olarak kayıtlara geçmiştir. Bir de AB üyelerinin bütün rahatsızlıklarına rağmen, söylediği şu sözler hakikaten çok anlamlıdır; "Avrupa Birliği, Türkiye'yi içine alarak, yalnızca bir dinin kulübü olmadığını ve böylece medeniyetler çatışmasının tarihte kalmış bir söylem olduğunu göstermelidir..." AB cephesine bakacak olursak; bu zirve dolayısyla, Türkiye'nin Avrupa ile bütünleşme gayretlerinde, artık olumlu neticeye çok yakın olduğu kesinlik kazanmıştır. AB'nin "Çelik Çekirdek"i kabul edilen Fransa ve Almanya liderleri, çok açık ve net destekleri resmen ilan etmiş oldular. Ve bunu birkaç defa da tekrar ettiler. Gerek Erdoğan-Chirac-Schröder üçlü toplantısında, gerek diğer ikili görüşmelerde ve basın toplantılarında yapılan açıklamalarla bu husus, hiçbir tereddüde mahal bırakılmayacak şekilde kesinleşmiş oldu. Bundan daha güçlü işaret olamazdı da... Fransa Cumhurbaşkanı'nın ifadesiyle, bu mesele geri dönülmesi olmayan bir noktaya gelmiş oldu. Schröder'in; "Türkiye'nin 41 yıllık gayretinin artık karşılığını verme zamanı gelmiştir..." açıklaması, on yıllardır beklenen günün artık "gelmiş olduğunu" göstermektedir. Şüphesiz bu durum Türkiye'nin hem siyasi, hem de ekonomik geleceği açısından bir dönüm noktası teşkil etmektedir. Önümüzde artık yeni bir dönem var!.. Birçoğumuzun hâlâ taşıdığı; (Acaba Aralık ayında bize yine bir oyun oynanır mı?) tereddüdü, bizce artık bir kenara bırakılmalıdır. Çünkü Türkiye'nin tam üyelik için müzakere tarihini gayri resmi olarak aldığı söylenebilir. Bundan sonrası bir zaman meselesidir. Sadece ekim ayında açıklanacak Komisyon raporu ve aralık ayında toplanacak AB zirvesinin resmi kararını beklemek gerekecektir... NATO Zirvesi, sadece Türkiye'nin dünyanın en gelişmiş ülkeleri nezdinde iyi bir imaj çizme ve kendisini küresel ölçekte tanıtma fırsatını bulması sonucunu doğurmamıştır. Bunlardan çok daha öteye; hem bölgesel, hem de küresel meselelerin çözümünde önemli rol oynadığını ve oynayabileceğini, jeopolitik konumuyla ve stratejik değeri ile pek çok ihtilafın hallinde anahtar ülke konumunda olduğunu bir kere daha göstermiştir. Bu zirvenin yansımaları önümüzdeki dönemlerde, Orta Doğu, Kafkaslar, Orta Asya ve Balkanlarda çarpıcı sonuçlarla gündeme gelecektir. Türkiye bu zirve dolayısıyla hakikaten çok şey kazanmıştır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.