NATO zirvesini doğru okumak...

A -
A +

Pazartesi günü başlayacak olan NATO zirvesi, bir süreden beri neredeyse gündemimizi tamamen işgal etmiş durumda. Ancak şimdiye kadar konuşulanların çoğu, daha ziyade işin özü ile değil de, kabuğu ile alakalı. Mesela medya yoğun olarak Bush'un Ankara ziyareti ve İstanbul'daki zirve dolayısıyla alınan güvenlik tedbirlerine yoğunlaşmış durumda... Bir de NATO karşıtı gösteriler geniş yer alıyor. Vakıa, gazete sütunlarında ve bazı televizyon tartışma programlarında, zirvenin muhtevasına dair tartışmalar da yapılmıyor değil. Ancak belirttiğimiz gibi, bunlar hayli azınlıkta kalıyor. Bir de şu var; Zirve dolayısıyla, işin perde arkasını aktarma görüntüsü altında "dezenformasyon", yani yanlış bilgilendirme teşebbüsleri de var! Bizce bu yaklaşımlar tehlikeli ve zararlı!.. Zararlıdır çünkü, kamuoyu yanlış istikamete yönlendirilmiş olur. Mesela, "Kuzey Irak'ta kurulması muhtemel bir Kürt devletine karşı Türkiye'nin tepkisi ne olur?" konulu, beyin fırtınası mahiyetinde bir toplantının Amerika'da yapıldığı ve buraya katılan önemli siyaset ve strateji uzmanlarının çeşitli değerlendirmelerde bulunduğuna dair haber bu nitelikte. Nitekim işin gerçek yüzü kısa zamanda ortaya çıkmış olmakla birlikte; bazı zihinlerin de epeyce karıştırılabildiği ortada... Keza, Bush'un Ankara ziyareti sırasında seslendireceği iddia edilen ve neredeyse Türk topraklarının, hava sahasının ve limanlarının tamamını adeta kayıtsız şartsız kullanmak gibi çok absürd bir talepname şeklinde sunulan haber de öyle. İnsan okurken bile çok rahatsız oluyor! Bu haberi yazanlar bilerek veya bilmeyerek Türkiye'yi Muz Cumhuriyeti derekesine düşürme yanlışını yapmıştır. Acaba birileri böylelikle tahrik edilmek mi isteniyor? Peki işin gerçeği nedir? Bir tek cümle ile özetlemek gerekirse; Genişlemiş "YENİ NATO"ya yeni görev tanımı ve de yeni görev sahaları belirleme zirvesidir. Bu saha, artık Avrupa dışında ve özellikle dünyanın "Doğu ve Güney" olarak adlandırılan gelişmemiş bölgeler mi olacak?! Acaba, Reagan ve Thatcher'in yıllarca önce ifade ettiği gibi, yeni düşmanın rengi kırmızı değil de yeşil mi olacak? Bu da medeniyetler çatışması anlamına mı geliyor? Sovyetler Birliği ve dolayısyla Varşova Paktı'nın dağılmasıyla, NATO da misyonunu tamamlamıştı... Tarihe kuş bakışı gözattığımızda, şunları görüyoruz; Otuz yıl savaşlarından sonra Westfalya Düzeni kuruldu.. Napolyon Savaşlarından sonra Viyana Kongresi çerçevesinde düzenlemeler yapıldı, Dörtlü İttifak (Kutsal ittifak) kuruldu.. Birinci dünya savaşından sonra Cemiyet-i Akvam kuruldu. İkinci Dünya Savaşından sonra Birleşmiş Milletler Düzeni tesisi edildi. Buna gelinceye kadar Tahran, Potsdam ve Yalta Konferansları toplandı. "Soğuk Savaş" dönemi olarak adlandırılan 1945-1990 döneminde, NATO ve Varşova Paktları yapılanması meydana geldi. Ancak soğuk savaşın bitmesinden sonra devletler arası düzende, yeni ve büyük bir siyasi oluşum cereyan etmedi. Yani, Tahran Konferansı, Potsdam Konferansı ve Yalta Konferansı gibi konferanslar gerçekleşmedi. 1990'dan 2004'e kadarki geçiş dönemi böylece geride bırakılmış oldu. Geçiş sürecinin en önemli askeri gelişmesi olarak NATO'nun genişlemesi ve üye sayısının 26'ya çıkmasıdır. Bunun yanında "Barış İçin Ortaklık" statüsünde, 20 tane de ortak üyenin NATO ile eklemlenmesidir. Hatta bunu Afganistan ile birlikte 21'e çıkarmak gerekiyor. Bilindiği Hamit Karzai de İstanbul zirvesine katılıyor. İşte NATO bu yeni haliyle, ilk defa bu kadar geniş ve büyük bir toplantıyı gerçekleştiriyor. Birinci planda NATO'nun Afganistan'daki angajmanı yer alıyor. Bunun hemen ardından, ABD'nin; NATO şemsiyesi altında Irak'ta da bir görevlendirme kararı çıkartma isteği var. Aslında bunu G-8 zirvesinde de gündeme getirdi. Ancak özellikle Fransa buna şiddetle karşı çıktı. İstanbul'da da, Avrupa cenahının aynı tutumumun sürdürmesi bekleniyor. Yani zirve Amerika açısından pek de verimli geçmeyebilir!.. İstanbul Zirvesi, ABD ile AB arasında başgösteren çatlağın onarılması için bir vesile olarak görülüyor ama, çatlak öylesine derin ki, galiba bu pek de mümkün olmayacak. Bir de Rusya'nın duruşu önem arzediyor. Amerika'ya kızdığı için İstanbul Zirvesine katılmayan Putin'in, "NATO'ya düşman aranıyor..." sözünün altını çiziniz. Bu konuda başka yazı veya yazılar da kaleme almaya çalışacağız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.