Yoksa hiçbir şey olmadı mı!.. Bir anda Türkiye'yi; herkesi ve her kesimi dinleyen koca kulakların etkisindeki korku imparatorluğuna dönüştüren, o vaveylanın sonucu ne oldu? Daha doğrusu bir sonucu olacak mı, olacaksa ülke siyasetine nasıl yansıyacak? Başkalarının en ufak bir dil sürçmesinden ötürü, derhal ortalığı ayağa kaldıran; ülkede kriz çıkarmaya tam teşebbüste bulunan, hatta darbe ortamı hazırlamak için atağa kalkanlar... Kendi hatalarını, ayıplarını, skandallarını örtbas etmek için; bilerek ve isteyerek ve tasarlayarak, "ülke gündemini kundaklama" pahasına giriştikleri bir provokasyon bu şekilde meydana çıkınca, bütün yalan ve iftiralar delilli ispatlı ortaya dökülünce, hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam mı edecek? Yani emniyeti topyekûn itham edenler, İçişleri Bakanını ve hükümeti istifaya davet edenler için "istifa veya çekilme" diye bir müessese yok mu? Onlar ne yaparsa yapsın, hiçbir siyasi ve hukuki bedel ödemeyecek mi? Onlar, memleketi kaosa sürükleseler de hiçbir sorumlulukları yok mu? Yani onlar la yüs'el midir?!. Vaktiyle Ecevit'in ağzından kaçırdığı "Siyasal üstünlük" filan mı söz konusu?.. Önder Sav'ın dinlendiği iddialarından kaynaklanan ve bir anda siyasi ortamı tehlikeli şekilde geren olay(ların) peşini bırakmak, Türkiye'yi ileride zora sokacak başka gelişmelere kapı açmak demektir... Dolayısıyla iktidar kanadı, gelecekte de benzer komplolarla yüz yüze gelmek istemiyorsa; beyan ettiği şekilde, bu meselenin takipçisi olmalı ve olayı en ince noktalarına kadar aydınlatıp kamuoyuna da gerektiği gibi açıklamalıdır. Burada, bir veya birkaç kişiye tazminat davası açmakla yetinmek, geçerli bir yol değildir. 27 Mayıs Darbesi öncesinde de, bütün ülkeyi dehşete düşürecek şekilde yalan ve iftiraya dayalı bir kampanyanın başlatıldığını unutmayalım. Hani bazılarının hâlâ daha savunmaya çalıştığı o meş'um darbeye gerekçe gösterilen yalan haberler... Gençlerin kıyma makinelerinde kıyıldığı ve yem yapıldığı!.. Bin beş yüz tane harbiye öğrencisini imha edecek planlar ele geçirildiği... Bu insanlık dışı iddia ve iftiralar, dönemin bazı basın organlarında yer aldığı gibi; darbeden sonra büyük puntolarla afişlere yazılıp Ankara'nın çeşitli meydanlarına bile asılmıştı! Böylece DP iktidarının devrilmesine kılıf uydurulmaya çalışılıyordu... Ama bütün o yalanlar, iftiralar, sahiplerinin yüzünü kapkara edecek biçimde aydınlatıldı. 30 sene sonra Merhum Menderes ve arkadaşlarının itibarı iade edildi... Fakat bütün bu gerçeklere rağmen, hâlâ daha o darbeye ve gerekçelerine sarılan zavallı kafalar var. Bunların bazıları, son olayda da hemen mal bulmuş mağribi gibi, iddiaların üzerine atladı!.. Lakin gerçekler derhal ortaya çıkınca, aynı hızla özür dileme cesaretini dahi gösteremediler. Kimileri başka bahanelerle karşı tarafı suçlamayı sürdürüyor... Onlar zaten hep böyle pişkinlik yaparlar. Mahcubiyet duyma gibi bir özellikleri de yok! Ama ne olursa olsun, durduk yerde bu ülkeyi siyasi krize sokmaya yeltenenler, artık hukuki müeyyide ile tanışmalıdır. İçişleri Bakanı; "Durun acele etmeyin... Emniyeti bu şekilde peşinen karalamayın.... Bir camiayı toptan suçlamayın..." diye gırtlak patlatırken, malum taife hiç duraksamadan saldırılarına devam ediyordu. Peki bütün bunlara yol açanlara ödül mü verilecek şimdi?!.