Ne oluyor bu gençliğe?!.

A -
A +

Ne oluyor, yahut ne oldu bu gençliğe böyle... Niçin bazı gençler; anasını, babasını, ablasını, kardeşini, arkadaşını, sevdiğini; hatta kendisini öldürüyor? Gün geçmiyor ki, gazete ve televizyonlarda dehşet verici gençlik haberleri ile toplum irkilmesin!.. Samsun'da "Kız meselesinden dolayı"; profesyonel tetikçiler gibi kar maskesi giyerek 16 yaşlarındaki iki lise öğrencisini hunharca öldüren, 17 yaşındaki diğer bir lise öğrencisinin saçtığı dehşetin sarsıntısını toplum henüz üzerinden atamamışken; bir başka lise öğrencisi daha vahşi ve gaddar bir katliamın faili olarak boy gösterdi!.. Üstelik bu liseli genç, güya yok ettiği ailenin kızının da "sevgilisi" imiş. Şu felakete bakınız; 16 yaşındaki bir kız çocuğu, evlenmelerine karşı çıktıkları için, erkek arkadaşı ile birlikte korkunç bir katliam planı yapıyor ve anasını, babasını ve ablasını ortadan kaldırıyor!.. Ağabeyi de bu katliamdan kıl payı kurtuluyor. Çünkü katliamı yapan erkek arkadaşın elleri kesildiği için; arenaya dönen evde daha fazla bekleyemiyor. Bu sayede kızın ağabeyinin hayatı kurtuluyor! Önceki gün, polisler arasında elleri kelepçeli, adeta kanları çekilmiş; duyguları dumura uğramış vaziyette, bir robot misali o iki genci hayretler içerisinde izledim. Hayatlarının baharında kendilerini katil yapan, onları böyle mahvolmaya sürükleyen sebepler neydi acaba? Onları kim, yahut kimler bu hale getirdi? Bakınız bu yılın ilk beş ayında; kız meselesi, ters bakma, haraç toplama vs. sebeplerden ötürü, 14 tane öğrenci öldürülmüş; 104 tane de yaralı var. Bunlar yalnızca kayda geçen rakamlar. Bu feci tablonun altında yatan nedir? Saçma sapan diziler mi, mafya-çete hikâyeleriyle dolu filmler mi, pespaye çöpçatanlık ve yarışma programları mı? Polislerin arasında donuk bir çehre ve boş gözlerle bakınan o gençleri görünce ister istemez merhum Necip Fazıl'ın şu mısraları aklıma geldi: "Kubur faresi hayat; meselesiz, gerçeksiz/Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz..." Evet, boşlukta yüzen; bunalıma düşen gençler... Bilgiden, mantıktan, ahlâktan nasibini alamamış zavallı gençler. Sevgi ve aşk gibi yüce insani duyguları, şehvet gibi hayvani duygularla karıştıran gençler!.. Vahşi hayvan yavrularının bile; ana-babalarına karşı duyduğu yakınlık ve şefkati gösteremeyen, tam tersine onları vahşice katleden gençler... Psikologlar, sosyologlar konuşuyorlar... Genellikle her biri kendince bir teşhis koymaya çalışıyor. Ne yazık ki çoğu, işin manevi tarafını hep ıskalıyor. Bir kısmı hâlâ materyalist felsefi düşünce sistemleriyle çözüm getirmeye çalışıyor. Nafile... Din-iman; ahlak-fazilet duygusu olmadan, vicdan-merhamet; acıma duygusu, gerçek saygı ve sevgi olabilir mi? Örf-âdetler, gelenek ve görenekler tahrip edilerek, her zeminde onlara düşmanlık yapılarak, toplumda huzur ortamı sağlanabilir mi? Şair ne diyor: "Edep tâc imiş nûr-i hudâdan/ Giy ol tâcı emin ol her belâdan/ ahlâk iledir kemâli âdem/ ahlâk iledir nizâmı âlem." Yalancı parıltılı lümpen hayatlar; sahte mutluluklar, yoz ilişkiler, dışı yaldızlı ama içi küflü ve zehirli mekanlar; aldatıcı, sömürücü ve öldürücü arkadaşlık ve dostluk(!)lar... Bunlar gençliği mahveden korkunç tuzaklar. Ama hâlâ daha bunları bir matahmış gibi insanlara dayatan kötü niyetli insanlar... Bir de bunların suret-i haktan görünüp; her olaydan sonra "Gençlere ne oluyor?" diye sorması yok mu!.. İşte bu tam bir ikiyüzlülük. Moderniteyi ve ilerlemeyi genç kızların etek boylarının kısalmasında gören, toplumun örf ve âdetlerine aykırı ne kadar davranış biçimi varsa; onu medeniyet diye takdim eden zihniyetin yaptığı ve yol açtığı tahribat, gençleri işte bu feci hallere düşürüyor! Hâlâ daha yanlışların farkına varmayacak mıyız? Birilerinin işine geliyor veya birileri öyle istiyor diye; gençliği felakete sürükleyen sinsi tahribatı görmezlikten mi geleceğiz? Ülkenin geleceğini devralacak, istikbalimiz diye ümit beslediğimiz gençler; hayatlarının baharında, böyle birer ikişer sönüp giderken ses çıkarmayacak mıyız? Necip Fazıl nasıl bir gençlik hayal ediyordu; onun ağzından dinleyelim: "Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik... Zifiri karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı görebilecek kadar gözü keskin ve o nisbette usule ve stratejiye uygun bir gençlik..." Ah Üstat ah!.. Yunan Şairi Pindarus'tan aktardığın; "Meğer ben bir ömür boyu atların yemliğine saman yerine orkide doldurmuşum!.." sözü var ya; işte öyle bir durum söz konusu!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.