Ne rövanş, ne intikam; hukuk ve adalet...

A -
A +

Evet, ille de hukuk; ille de adalet! Bu çerçeve dışındaki bir yaklaşım, 28 Şubat "Post Modern Darbesi"nin temelindeki fikriyat gibi sakil ve tehlikeli olur... Bu hususun altını kalın çizgi ile çizip, üzerinde anlaşalım. Amma, ekranlardan salya sümük ağlayacak gibi, panikatak yapan kimi meslek erbabının da kuşku verici davranışını doğru tanımlayalım. Hayırdır arkadaşlar, bu ne heyecan, bu ne telaş ve korku?!. Durun bakalım, "SÜREÇ" daha yeni başlıyor. Rövanşı, intikamı da nereden çıkarıyorsunuz? McCarty kimdir? Cadı avı da ne demek?.. Ortalığı niye toz dumana katıyorsunuz? Sıkıntınız, endişeniz, daha doğrusu maksadınız nedir? Birileri hesabına kamuflaj ve tıkama görevi mi yapıyorsunuz, yoksa kendinizle ilgili önleme tedbir midir bu? Rövanş-intikam vb. klişelerle ilk günden vaveyla koparanlar, şunu iyi bilsinler: Cumhuriyet Savcıları, ne ekranlardaki tezvirattan, ne de sokaktaki şamatadan etkilenir... Herhalde savcılar neyin 'suç', neyin 'kabahat' olduğunu onlardan daha iyi bilecek durumda! "28 Şubat'ın sonuna kadar arkasındayım..." gibi gevezelikler, elbette pozitif hukuka göre suç teşkil etmez. Bunun mesleki açıdan etik değerlendirmesi ise, başka zeminlerde yapılmalı. Şayet yapılırsa!.. Lakin Ergenekon'da olduğu gibi, darbecilerle fiilen iş tutanlar varsa, bunun da mutlaka hesabı sorulmalıdır. Bazıları diyor ki: "Efendim, darbeci zihniyetin kökünü kazımaya çalışmak gibi bir maksat yanlıştır. Zira bu işin sonu yoktur. Kaldı ki, kökünü kazımak da mümkün değildir..." Demek istiyorlar ki, canım ne olmuşsa artık olmuş. Bu işi öyle çok derinleştirmeyin. Belli birkaç ismi hesaba çekerek, vaziyeti idare edin... Böyle çarpık bir hukuk ve adalet anlayışı olur mu? Tabii ki, soruşturma nereye kadar uzanıyorsa, tereddütsüz uzanmalıdır. Ona dokunma, bunu görme, şunu kayırıver tarzında bir hukuki soruşturma, söz konusu olamaz. Hukuk, objektif kurallara göre işler, subjektif beklenti ve isteklere göre değil... Evet, 28 Şubat'ın asker, siyasetçi, iş adamı, gazeteci, bürokrat vs. hangi alan ve meslekte sponsoru; aktörü, figüranı varsa, kanun önünde kesinlikle hesap vermelidir. Darbeci zihniyetin, kökünün kazınamayacağı bir gerçek... Ama soruşturma, köküne kadar inmelidir ki, mesela yüksek rakımlı tepelerde, kapalı kapılar ardında ne dolaplar dönmüş, hangi pazarlıklar yapılmış, hiç olmazsa kamuoyu tam olarak öğrensin. Soruşturma yeterince derinleşmeli ki, kaç tane bankadan kaç milyar dolar hortumlanmış, bilinsin... Bülent Arınç, kırk katrilyondan bahsediyor... Bazı hesaplara göre ise, dışarıya kaçan ve kaçırılan paralarla birlikte, 28 Şubat'ın bu ülkeye maliyeti 291 milyar dolar... Sahi kaç tane banka batırıldı, yeşil sermaye diyerek, kaç tane şirketin kapısına kilit asıldı, bunların hepsi iyice bir tespit edilsin ki, bazılarının kulağına da küpe olsun!.. Yani mesele, bir zamanlar herkese hiza ve istikamet çeken kudretli generallerin, bugün süklüm-püklüm görüntü vermesi veya hapse girip girmemesi değil. Mesele adaletin tecelli etmesidir. Bunun rövanşla da, intikamla da hiçbir alakası yoktur. Sürekli olarak bu tezviratı yapanların, muhtemelen kuyruk acısı var demektir. Bunlara asla ve kat'a itibar edilmemelidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.