İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırıları yaklaşık bir aydır aralıksız sürüyor. Bu zaman zarfında binden fazla sivil insan hayatını kaybetti. Ki, bunların arasında çocukların sayısı hayli yüksek. İsrail'in saldırılarında sivilleri hedef almasının yanında doğrudan ülke altyapısına yönelik tahribatı da dehşet verici boyutlarda. Televizyonlardan izliyorsunuz; bombalanan köy ve kasabalarda taş taş üstünde kalmamış. Buralarda yaşayan bir milyondan fazla Lübnanlı da, yersiz-yurtsuz kalmış, canını kurtarma telaşında; aç-susuz, barınaksız, korumasız ve çaresizlik içinde... Bunlar bildiğiniz, gördüğünüz ve şaşkınlık içinde hepimizin seyrettiği şeyler. Daha şaşırtıcı olanı, dünyanın bu vahşet ve dram karşısındaki kayıtsız kalmasıdır. Bir de meselenin Filistin boyutu var!.. Lübnan'daki durum, âdeta Filistin'i ikinci plana itmiş bulunuyor. Halbuki aynı korkunç saldırılar, Filistin topraklarında da gece-gündüz devam ediyor. Filistinliler hemen her gün en az yarım düzine ile bir düzine ararsında ölü veriyor! İsrail, Filistinlileri tamamen sindirmek için çok acımasızca saldırıyor. Bunlar olan şeyler... Bir de olmayanlar var. Mesela Arap devletlerinden; Lübnan ve Filistinle ilgili olarak, şimdiye kadar tek bir hareket görülmedi. İsrail'in saldırılarını kınayan doğru dürüst bir açıklama dahi olmadı. 3 Ağustos günü, Malezya'nın Kuala Lumpur şehrinde yapılan İslam Konferansı Teşkilatı'nın toplantısına, Arap Devletlerinin tepe yöneticileri iştirak etmekten dahi çekindi!.. Oysa gündem saldırı ve işgale uğramış bulunan bir Arap ülkesi idi. Peki neydi bu pasif, ürkek ve hacil durumun sebebi? Cevabı açık: Bütün Arap devletlerinin kralları, başkanları, başbakanları; çözüm adresi olarak Amerika'yı görüyor. Hepsi ağzını kapatmış; gözlerini ve kulaklarını dört açmış Bush ile Rice'ın ne diyeceklerine kilitlenmiş bekliyor! Peki Amerika'dan bir çözüm formülü çıkar mı? Cevabı yine bir soru: Şimdiye kadar çıktı mı ki?!. Bir soru daha: Bundan sonra ne olabilir? Bunun cevabı da üç gün önce Amerikan Senatosunda; Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Genel Kurmay Başkanı Peter Pace ve Irak'taki ABD Kuvvetlerinin Komutanı John Abizait'in sorgulaması sırasında, büyük çapta ortaya çıktı... Bu sorgulamada Pace ve "ağabeyzait", Irak'ın bir iç savaşın eşiğinde olduğunu çok açık ve net bir biçimde itiraf ettiler. Senato Savunma Komitesinden John McCain (Kendisi Vietnam savaşına katılmıştır.) biraz da azarlayıcı bir tonla Genelkurmay Başkanına soruyor: "Peki bu durumu bir sene önce göremediniz mi?" Pace kısa bir duraklamadan sorma cevap veriyor: "Hayır!" Aslında bütün dünyanın gördüğünü, ABD Genelkurmayının görmemesi mümkün mü? Eğer Pace'in cevabı samimi ise; Pentagon'un ileri görüşüne şaşılır!.. Ama aslında öyle değil. ABD'nin çok önceden hazırladığı plan ve senaryolar var. Nitekim aynı oturumda sorgulanan Savunma Bakanı Rumsfeld; "Eğer Irak'tan çekilirsek, yarın Afganistan'dan çekilmemizi isteyecekler. Eğer oradan da çekilirsek; düşman bu defa bize İspanya'dan ve Filipinler'den çekilmemizi emredecek..." diye hamasete kaçan bir cevapla kendini kurtarmaya çalıştı. Irak ve Afganistan'daki durum, bugünün Lübnan ve Filistin'i, yarının Suriye ve İran'ı için açık işaretler veriyor. O halde Arap liderlerin beklediği çözümün olup olmayacağı veya nasıl bir çözüm olacağı da meydanda. Ancak şöyle de bir durum var; Arap liderleri ABD-İngiltere-İsrail eksenine ne kadar yakın duruyorsa; Arap halkları da o derece Hamas ve Hizbullah cenahına temayül ediyor. İsrail'in baskıcı ve saldırgan politikaları ile ABD ve İngiltere'nin ona destek veren tavırları; Arap halklarındaki kin ve öfkeyi kabartıyor. Neredeyse bütün Arap ülkelerinde olağanüstü hal şartlarında toplantı ve gösteri yapmak yasak olmasına rağmen; protestolar durmuyor. Daha şimdiden Mısır'daki Müslüman Kardeşler örgütü, Lübnan'da İsrail'e karşı savaşmak üzere 10 bin kişilik milis gücünü göndermeye hazır olduklarını söylüyor. Mısır Devlet Başkanı ise; halklarının refahına harcamaları gereken paraları Lübnan için bir savaşta harcamayacaklarını açıklıyor. Bu açıklamanın doğru olmadığı, başta Mısır olmak üzere Arap ülkelerindeki halkların durumundan belli değil mi? İşsizlik ve fakirlik dizboyu!.. Bugün için durum kısaca şöyle: ABD, İsrail'i Suriye ve İran'a karşı koçbaşı olarak kullanıyor. İsrail de, ABD'nin siyasi-ekonomik ve askeri süper gücünü kayıtsız şartsız biçimde arkasına almış olmakla hedefine doğru ilerlediğini düşünüyor. Bakalım evdeki hesap çarşıya uyacak mı?!.