Güya, "baharın müjdecisi" sayılan Nevruz'u 'kutlamak' için, yapılan taşkınlık, anarşi ve tahribatta; sadece İBB'nin bir günlük zararı bir trilyon liradan fazla... On dördü metrobüs hattına olmak üzere, toplam otuz dokuz belediye otobüsüne ağır hasar verilmiş. Üst geçit ve köprülerdeki koruma maksatlı camlar taş ve sopalarla paramparça edilmiş, kırktan fazla otobüs durağı tahrip edilmiş, onlarca jeton satış makinesi ve turnikeler kullanılamaz hale getirilmiş... Bunların hepsi milli servet ve neticede faturası da halkın sırtından çıkıyor! Her sene 21 Mart veya 1 Mayısta veyahut bölücü başının derdest edildiği, bilmem hangi tarihte; bu şekilde sokak ve meydanlara taşarak, vatandaşın huzurunu bozanların niyet ve maksadı; bir şeyi kutlamak veya eğlenmek değil, düpedüz terör ve yıkım yapmaktır. Çoğu kez bunlara bazı vekillerin öncülük etmesi veya himaye teşebbüsünde bulunması, neticeyi değiştirmiyor. Nitekim önceki gün de, İstanbul Valiliğinin bütün ikazlarına rağmen, bazı BDP milletvekilleri; ısrarla ve inatla kanuna aykırı gösteri ve yürüyüşlere öncülük etti. Yapılan kanunsuzluk ve tahribatın demokrasiyle, gösteri ve yürüyüş hakkı ile izahı mümkün değildir. Dünyanın her tarafında ve bu arada Türkiye'de, Nevruz etkinliklerinin tarihi bellidir. O da 21 Mart günüdür. Ama kendilerine göre ürettikleri gerekçe ve bahanelerle, BDP ve yan kuruluşlarının önceden harekete geçip; bölücü terör örgütünün çoktandır planlamakta olduğu; "başkaldırı ve kalkışma" teşebbüsüne altyapı hazırlamak üzere, kanunları ve kamu düzenini zorlamak, hiçbir şekilde kayıtsız kalınacak durum değildir. Nitekim 135 kişi gözaltına alınmıştır ki, bunların önemli kısmının PKK bağlantılı olduğu da ortaya çıkmıştır. Benzer anarşik hareketler, her sene olduğu gibi Diyarbakır'da da sergilenmiştir. Sadece İstanbul ve Diyarbakır'da devletin asayişi sağlamak üzere yaptığı masraf harcadığı eforu varın hesaplayınız. Burada esas meselenin baharın gelişini kutlamak olmadığı açıktır... Bazılarının her zamanki gibi mugalata yapması boşunadır. Binlerce yıllık geçmişi olan, Mecusilik, Şamanizm, Zerdüştlük, Bahailik ve daha pek çok inanç biçimi ile değişik kökenli mitolojik katkılarla bugüne kadar taşınan Nevruz geleneğinin, uzun yıllar bölücü ideolojinin inhisarında ve onun maksatlarına hizmet edecek biçimde görmezlikten gelinmesi, öteden beri bu istismarı kolaylaştırdı. Devlet eski hataları terk etme ve tekrar etmeme reflekslerini gösterdiğine göre, şer odakları eskisi kadar kolayca at koşturamayacak demektir. Burada toplumun bütününe ve özellikle elit kesime büyük görev düşüyor. Hadiselerle ilgili haber ve yorumlarda dikkatli bir dilin kullanılması şart. Temel hak ve özgürlüklerin korunması, güçlendirilmesi esastır. Buna kimsenin itirazı olamaz. Lakin hak ve özgürlüklerin kasıtlı biçimde ve açıkça istismar edilmesini de, hiç kimse görmezlikten gelemez. Gelmemelidir. Böyle bir kayıtsızlık, demokrasi ve özgürlüklere de, hukuk devletinin yerli yerine oturmasına da hizmet edemez. Nevruzu bir gelenek olarak algılayanlar, o çerçevede istediği etkinliği yapıyor zaten. Problem, Nevruz bahanesiyle etrafı yakıp yıkan psikonevrotik ve vandalist tiplerde.