Normalleşme... Ama nasıl?

A -
A +

Herkesin bildiği şeyi, bir kere daha tekrarlayalım: Hiçbir gelişmiş demokraside, askerî şûra toplantısı ve generallerin terfi meselesi bizdeki kadar speküle edilmez... Avrupa'nın herhangi bir ülkesinde veya dünyanın hâlihazırdaki en büyük ordusuna sahip Amerika'da; kuvvet komutanlarının veya genelkurmay başkanlarının değişmesi, böylesine yoğun haber ve yorum konusu olur mu? Asla!.. Ama bizde tam tersine... Günlerdir bu konuda, o kadar çok lüzumsuz ve anlamsız yayınlar yapılıyor ki, tarifi mümkün değil. Bu durumun bir devamı ve yansıması olarak, dış basında da; hem Türkiye'nin siyasi rejimi ve yönetimi, hem de ordumuzla ilgili ipe sapa gelmez yorumlar yapılıyor. Peki bu haberlerin ordumuza ve ülkemize bir faydası var mı? .......! Öne sürülen gerekçe ve sebepler ne olursa olsun; her sene Yüksek Askerî Şûra toplantılarının ve buralarda kesinleşecek terfilerin bu kadar medyaya malzeme olması, aylar öncesinden misli görülmemiş dedikodular üretilmesi akıl kârı değildir. Bunun altını kalın bir çizgi ile çizelim. Türkiye'de ordunun, dünyadaki benzerlerine nazaran daha büyük önem taşıyor olması vs., bu tür tartışma ve polemiklerin geçerli bahanesi olmamalı. Burada esas önemli olan zihniyet değişimidir. Yani, normal bir demokratik rejimde; silahlı kuvvetlerin konumunun nasıl olacağı meselesi... Normal demokrasilerde, ordunun ülkeyi yönetme veya siyaseti dizayn etme gibi bir yetki ve görevi yoktur. Böyle rejimlerde, ordu kesin olarak sivil otoritenin emrindedir ve asli görevi, ülkenin dış güvenliğini sağlamaktır. "Türkiye'ye özgü şartlar"dan dem vuranlara, "Avrupa Müktesebatı"nı hatırlatmak isterim... Demokrasinin evrensel tanımı içinde, "ülkeye özgü şartlar" diye bir bap yoktur. Onun için lafı dolandırmaya, topu taca atmaya gerek yok... Eğer Avrupa müktesebatını benimsemiş ve onunla bütünleşmeyi millî politika olarak kabul etmişsek, bu istikamette zikzak yapmadan ilerlemeliyiz. Bu istikamette kesin olan iki şey vardır: Birincisi, ordunun asli görevi dışına çıkarak, siyasete müdahale etme veya ülkeyi yönetmeye kalkışması söz konusu değildir. İkincisi de, sivil siyasetçilerin normal siyaset yöntemlerini bir kenara itip; orduyu siyasete karıştırması ve ordu üzerinden siyaset yapmaya kalkışması, mesela; seçim sandığı yerine ara rejimlerden yararlanarak iktidara gelmeye çalışması olacak iş değildir. Askerî Şûra'da, TSK personelinden kimse için ihraç kararı çıkmadı diye; yahut Hükümet ile Genelkurmay arasında iyi bir diyalog var diye, veyahut gerginlik yok diye, muhalefetteki bir siyasi partinin rahatsızlık duyması asla normal bir durum değildir. Aynı şekilde komutanların, Anayasa Mahkemesi kararları hakkında yorum yapması değil; tam tersine yorum yapmaması normaldir. Geçmişte yapılan yanlışlarda ısrar etmek de, normal değildir... Bu kural, sivil ve asker herkes için geçerlidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.