22 Mayıstaki Kurultay'da, Kemal Kılıçdaroğlu; "CHP'deki korku imparatorluğunu yıktık, şimdi sıra ülkedeki korku imparatorluğunda..." demişti. Cumartesi günü yapılan son kurultayda da, Kılıçdaroğlu'ndan yine benzer nakaratı dinledik: "Korkmayın, hepiniz ayağa kalkınız..." vs. vs... Dün baktım bir televizyon kanalında, CHP ile gel-gitler yaşayan Fikri Sağlar da benzer şeyleri seslendiriyor. Neymiş bu kurultayla birlikte Türkiye'deki korku duvarları aşılmış falan filan... Bir gün önce de Milliyet gazetesinde Mehmet Tezkan, kurultayın parolasını "KORKMA!" olarak ilan ediyordu. Yahu kardeşim neymiş şu korku? Bir anlatın bakalım!.. Türkiye'de sıkıyönetim mi var? Olağanüstü hâl mi var? Gece yarıları evler basılıp kitleler içeri mi tıkılıyor? Ne oluyor? Niçin korkuyorsunuz? Kimden korkuyorsunuz? Daha üç ay önce yapılan referandum, mesela 1982'deki gibi, silahların gölgesinde mi yapıldı? Zarfların kağıdı şeffaf, hayır oylarının rengi mavi miydi? 2000 yılından beri ikisi genel, ikisi yerel; dört tane seçim, iki tane de halk oylaması yapılmadı mı? Bütün bu halk hakemliklerinde vatandaşa baskı, korku ve şiddet uygulayan bir vaziyet oldu mu? Kıvırmadan, lafı döndürüp dolandırmadan, işi sulandırmadan, eğip bükmeden cevap veriniz! Söyleyin bakalım, 28 Şubat Sürecinde olduğu gibi, kebapçı dükkanlarına kadar esnafı, valilere kadar devlet memurlarını, bütün aile efradına kadar askerî personeli fişleyen bir mekanizma mı var?.. Bütün bu kepazeliklere hiç ses çıkarmayan, bırakın ses çıkarmayı; tam aksine destek veren sizler, hatta bütün o anayasal suçları işleyenlerin yargılanmasına dahi karşı çıkan sizler, hangi yüzle hangi korkudan bahsediyorsunuz? Hâlâ daha yurdun her yerinden, özellikle de Poyrazköy'den fışkıran cephanelikleri, kritik merkezlerin döşeme altlarından çıkarılan çuvallarla belgeyi görmüyor musunuz? Utanmak yok mu sizde? Bu memlekette sokakta süper mini etekle, hatta mayo ile gezen hiç kimseye herhangi bir saldırı olmadı. Ama denize kapalı kıyafetle giren kadınlar saldırıya uğradı. Başı örtülü kadınların bırakın üniversitelere, zaman zaman hastanelere girişi dahi engellendi. Orduevlerindeki düğün salonlarını filan bir tarafa bırakınız... Hani yaşam tarzı filan diye geveliyorsunuz ya, işte hangi kesimin yaşam tarzına müdahale olduğu yıllardır göz önünde. Ama siz bütün bunları pişkince görmezlikten geliyorsunuz veya yapılan kanunsuzluklara, tuhaf bahaneler, komik kılıflar uyduruyorsunuz... Başörtülü kız öğrencilere ikna odalarında psikolojik baskı yapan, Nur Serter gibi isimlerin yerine; "ENDİŞELİ MODERN" türünden egzotik tanımlamalar getiren, "Şehirli Müslümanlık, Kırsal Müslümanlık..." gibi, bilimsel temeli olmayan kategorik yaklaşımlarla kafa karıştıran (Radikal'den Oral Çalışlar kendisine çok güzel cevaplar verdi...) Binnaz Toprak gibi yeni kimselerin gelmesi, CHP'yi ne demokratikleştirir, ne de iktidara getirebilir. Karşılığı olmayan sloganlar, bilim dışı tanımlamalar, hayali tehlike ve tehditlerle bir yere varmak mümkün değildir. Türkiye'de gerçek korku veya korkular nedir? Bu korkuların temeli veya kaynağı nedir? Korku ve baskıyı bir politik üslup olarak on yıllarca sürdüren parti hangisidir? Cevap: Bürokratik oligarşinin siyasetteki uzantısı olan ve darbeler vasıtasıyla baskıcı rejimlerin sisteme taşınmasında çok köklü bir rol oynayan CHP'den başka kim olabilir? Bu korku hikâyeleri, asıl sizi mahcup eder ona göre!..