Karayılan hikâyesi, tam bir yılan hikâyesine döndü... Bölücü terör örgütünün halihazırdaki iki numaralı ismi, Murat Karayılan'ın yakalanmasıyla ilgili haberler; İran Yönetimi'nin önemli isimleri tarafından, bir doğrulandı bir yalanlandı. Neticede muammaya dönüştü. Karayılan'ın yakalanması olayı, Türkiye Gazetesinin haber başlığındaki gibi bir 'Karayalan' mıydı, yoksa başka meselelere kapı aralamak için kurgulanan bir oyun muydu? Bazı şeylerin abartılması konusunda, "ACEM PALAVRASI" olgusunun ne denli etkili olduğunu biliriz! Amma beri yanda, İran'ın "Acem Oyunu"nda ne kadar mahir olduğunu da bilmek durumundayız... Çoğu kez kılık kıyafetinden yola çıkılarak, "MOLLA" diye hafife alınan İranlı siyasi kişilerin, önemli bir kısmının Batı üniversitelerinden master-doktora sahibi olduğu fazla bilinmez. Bu yüzden de, otuz küsur yıldan beri, ABD ve Avrupa tarafından tecrit edilmeye çalışılan İran'ın, tam aksine; Bölgede güç ve nüfuzunu nasıl arttırabildiği doğru biçimde değerlendirilmez. Neredeyse bütün analizlerde mezhep olgusu öne çıkarılır, her şey Şii jeopolitiği üzerine kurulur. Acaba bu yaklaşım ne derece doğru? İran'ın çok köklü devlet geleneği, uluslararası arenada başarısını ispatlamış diplomasi becerisi, sadece dinî ve mezhebi etkenler değil; jeopolitik konumu, kıtasal derinliğe sahip olmanın avantajları, beklenmedik zamanlarda siyasi manevraları hayata geçirebilecek stratejik kapasitesi, konunun uzmanları dışında yeterince dikkate alınmıyor. Böyle olunca da, İran'ın dünya siyasi dengelerinde oynadığı rol, çoğu kez ıskalanabiliyor... Gelelim tekrar Karayılan meselesine... İşin aslı nedir? PKK'nın İran Bölgesi ile ilgili sorumlusu, Cemil Bayık (Duran Kalkan, Mustafa Karasu ve Suriyeli Fehman Hüseyin ile birlikte bölücü örgütün sertlik yanlısı kanadını temsil ediyor.) olduğuna göre, Murat Karayılan'ın İran'la ilişkisi hiç de ön planda değil. Sadece geçtiğimiz haftalarda, İran'ın Kandil'de PJAK'a (PKK'nın İran'daki versiyonu) karşı giriştiği yoğun saldırılar sebebiyle Karayılan'ın bir açıklaması olmuştu. Örgüt elebaşı, PKK'nın İran'a karşı savaşmak istemediğini, zira ABD başta olmak üzere küresel güçlerin bu ülkeyi sıkıştırıp istikrarsızlaştırma hedefi güttüğünü, bu oyuna alet olmayacaklarını söylemişti. Özetle PJAK'ı İran topraklarından çekeceklerini, İran'ın da buna göre davranıp saldırılara son vermesi çağrısında bulunmuştu. Şimdi tam da bu açıklamanın akabinde, İran'ın Murat Karayılan'ı yakaladığına dair haber, doğrusu şaşırtıcı. Yani İran Karayılan'ı niye yakalasın ki, diye insan düşünmeden edemiyor. Burada Karayılan'ı yakalamaktan ziyade, yapılmak istenen başka bir hamle söz konusu. İran, Suriye'ye karşı yürütülen politikaya karşılık olarak, yeni bir kart açabileceği işaretini verir gibi yaptı. Herhalde Türkiye de bunu değerlendirecektir.