ABD Başkanı Obama, göreve gelir gelmez ilk iş olarak, Orta Doğu ve Afganistan için birer tane özel temsilci atadı. Ancak yeni yönetim esas mesaisini içeriye ve özellikle ekonomik krize ayırdığı için, dış politikada şu ana kadar sadece görüntü vermekle yetiniyor... Daha önce Obama'nın Orta Doğu özel temsilcisi George Mitchell bir tur yapmıştı ve yalnızca tarafları dinleyip beylik lafları tekrarlamaktan öteye bir şey söylememişti. Şimdi benzer bir görüntüyü Dışişleri Bakanı Hillary Clinton veriyor. Eski Başkan Clinton'ın eşi ve bir müddet Obama'nın rakibi olmanın dışında çok fazla bir dış politika donanımı da bulunmayan Clinton, İsrail için ABD'nin klasik desteğini tekrarladı. "Her İsrail hükümetinin arkasındayız..." derken, malumu ilam etmekten öteye bir şey yapmıyordu. İsrail Cumhurbaşkanı Peres de, kendisine bir deste çiçek sunup, biraz da diplomatik teamülleri zorlayan bir şekilde yanağından öperken, hiçbir şartta eksilmeyen bu desteğe karşı, İsrail'in ABD'ye şükranlarını sunuyordu. Obama Amerikan halkı için W. Bush'dan daha popüler olabilir ama, dış politikada, özellikle Arap-İsrail ihtilafında güçlü bir inisiyatif alarak, radikal adımlar atabilecek kadar güçlü olmadığını çeşitli yazarlar dile getiriyor... Şu sıralarda Türk medyasında geniş yer tutan George Friedman'ın söyledikleri arasında en doğru olan şey, "Obama'nın belirlenmiş ABD politikasını uygulamaktan öteye bir şey yapamayacağı"dır. Obama ve ekibi, herhalde W. Bush ve ekibinden daha medeni bir üslup ve daha makul bir tarz içinde dış politikayı yürütecektir. Fakat temel parametrelerde değişiklik yapma şansı yoktur... Kaldı ki, Obama ve ekibinin dış politikada birinci önceliği hiç de Filistin-İsrail meselesi gibi görünmüyor. Washington öncelikle, giderek derinleşen ekonomik kriz çerçevesinde, Pasifik'teki büyük oyuncularla bunalımı aşmaya yönelik iş birliğini geliştirmek, Afganistan-Pakistan bölgesindeki tırmanışa çare bulmak, Irak'tan çekilme takvimini uygulamaya koymak ve bu arada İran ile yeniden ilişki kurmak için çeşitli formülleri işletmek peşinde. Amerika'nın; bir yandan Hindistan'ı destekleyip Çin'in devasa gücünü dengelemeye, diğer yandan Afganistan ve Pakistan bölgesinde hakimiyet tesis edip, Çin'in enerji yollarını kontrol altında tutmaya çalıştığı bir sır değil... ABD bu arada İran'a zeytin dalı uzatır gibi görünürken, diğer taraftan da onu belli davranış biçimine zorlayabilmek için yollar aramaktadır. Mesela resmen doğrulanmamış olsa da, Rusya'nın İran'ın nükleer programını durdurması konusunda yardımcı olması halinde, Doğu Avrupa'ya yerleştirmeyi planladığı füze kalkanı projesinden vazgeçebileceğini teklif etmiş bulunuyor. Amerika küresel konularda artık tek başına belirleyici güç olmadığı için, 1990'lardan bu yana sürdürdüğü o rijit politikalarını terk etmek durumunda kalıyor.