ABD Başkanı Barack Obama'nın nisan ayı başlarında ülkemize yapacağı ziyaretle ilgili çeşitli yorumlar yapılıyor. Amerika'nın Türkiye'yi Batı ittifakı içinde tutmak istediği, daha fazla doğuya kaymaması için gayret gösterdiği, bu sebeple her şeye rağmen Türkiye'nin yönetimi ile iyi geçinmek istediği, hatta onları hoş tutup idare etmeye çalıştığı; geçmişte yaşanan sıkıntılardan dolayı zaman zaman çok kötüleşen ilişkilerin onarılıp geliştirilmek istendiği vs. değerlendirmeleri yapılıyor... Öncelikle şunu belirtelim: ABD Başkanının göreve başladıktan yalnızca iki buçuk ay sonra Türkiye'ye gelmesi, bu ziyaretin Kanada'dan sonra sadece ikinci dış gezi olması fevkalade önemlidir. Ancak hemen belirtelim ki, ne Obama'nın Ankara'ya gelmesi tek başına her meselenin hallolacağını gösterir, ne de böyle bir resmî gezinin hiç gerçekleşmemesi dünyanın sonudur. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum, zira hatırlanacağı üzere, daha önce ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi George Mitchell'in bölge turunda, Türkiye'ye uğramaması, bazılarınca bir alarm işareti olarak algılanmıştı... Böyle yersiz telaşa ve birtakım sığlıklara gerek yok. Yani bu ziyaretin diplomatik önemi ve simgesel anlamı, ne kadar büyük olursa olsun; temelde, Türkiye'nin stratejik önemini ve bölgesel ve küresel dengelerdeki ağırlığını işaret etmektedir. Açıkçası bu ziyaret, Türkiye'ye yapılmış bir siyasî jestten ziyade, ABD'nin bu bölgede ve ondan da öteye küresel ölçekte oluşmakta olan yeni düzende, Türkiye'nin stratejik ortaklığına duyduğu ihtiyacın yansımasıdır. Kimi kompleksli yaklaşımların dışında, Türkiye'nin hakiki değerini dikkate alan her analizde bu noktanın altı çizilmektedir. Hillary Clinton'ın mesajlarında da bu husus zaten açıkça teyit edilmektedir. Obama 1-2 Nisan tarihlerinde, G-20 zirvesi dolayısıyla Londra'da olacak. Bu zirvede ülkemizi Başbakan Erdoğan temsil edecektir. 3-4 Nisan günlerinde ise, NATO'nun kuruluşunun altmışıncı yıl dönümü dolayısıyla Fransa'da olacaktır. NATO zirvesinde Türkiye'yi Cumhurbaşkanı Gül temsil edecek. Dolayısıyla her iki toplantı vesilesiyle de görüşmeler olabilecektir. Obama 5 Nisanda, Prag'daki AB Devlet Başkanları zirvesine onur konuğu olarak katılacak. Daha sonra Türkiye'ye gelmesi beklenen ABD Devlet Başkanı'nın Avrupa'daki temasları, dikkat edilirse ikili ilişkilerin dışında birtakım kurumsal ve tematik görüşmelerdir. Ancak Ankara ziyareti bunlardan farklı olarak, Sayın Gül'ün de ifade ettiği üzere; Türkiye ile ABD arasında, ikili ilişkiler çerçevesinde gerçekleşecektir. Obama Türk yetkilileri ile herhalde Irak başta olmak üzere, Filistin-İsrail, Suriye-İsrail, Lübnan, İran ve Afganistan-Pakistan meselelerini de müzakere edecektir. Şüphesiz ABD Başkanı, Ankara'nın söylediklerini büyük bir dikkatle dinleyip değerlendirecektir... Zira Cumhuriyet tarihinde, Türkiye; belki de ilk defa, küresel bir oyunda aktör olarak yer almaktadır. İşin püf noktası budur!