İlk ve orta öğretim uzun yaz tatiline girdi. Öğrencilerle birlikte öğretmenler de tatil yapacak!.. Bu cümleyi düz okuduğunuzda, tabiatiyle şu anlamı çıkarmak durumundasınız: Yaklaşık dokuz ay boyunca ders dinlemekten, ders çalışmaktan ve ders anlatmaktan yorulan öğrenci ve öğretmenler; uzun yaz tatilinde, gönlünce dinlenecekler... Acaba gerçekten durum öyle midir? Öğrencilerin kaçta kaçı tatil yapabilecek? Yani kaç tanesinin ailesi tatil için bir bütçe temin etmiş olacak? Bu soruyu öğretmenler için de tekrarlamak lazım! Tabii tatil denilince, çok çeşitli alternatifler söz konusudur: Tatil sadece okula gitmemek midir? Bu soru, öğretmen ve öğrenciler için aynı mahiyettedir. Evinden başka bir yere gidemeyecek kadar bir bütçe daralması yaşayan kişi nasıl tatil yapacaktır? Bazıları için fırsattan istifade kendi köyüne-kasabasına gitmek iyi bir tatil olabilir... Bazılarının bu imkânı dahi yoksa nereye gidecek? Diğer taraftan köyüne-kasabasına giden öğrencilerin bir kısmı tarlada çalışmak zorunda ise, daha açıkçası yevmiyecilik yapmak durumunda ise, buna tatil denilir mi? Yahut köyü, kasabası olmayan çocuklar, bulundukları şehrin meydan ve sokaklarında seyyar satıcılık, ayakkabı boyacılığı yaparak aile bütçesine katkıda bulunma zarureti ile karşı karşıya ise... Uzun yaz tatilinin bunlar açısından anlamı nedir? Onlar acaba sıcağa rağmen; yine okula gitmeyi mi tercih eder? Ülkedeki bütün öğrenci ve öğretmenler için tablo bu kadar olumsuz değil elbette. Bazıları için yurt içinde tatil beldelerinde dinlenme imkânı vardır. Sayıları daha az olsa da; bazılarının yurt dışına çıkma ve pahalı bütçelerle tatil yapma ayrıcalığı vardır... Onlar tatilin daha uzun olmasını isterler! Öğretmenler açısından da benzer bir tatil öyküsü anlatılabilir. Kaç tane öğretmen, maddi endişelerden uzak, sadece dinlenmeyle meşgul bir tatil dönemi geçirebilecek? Tatilde dinlenmek yerine, farklı bir işte çalışarak, yahut ek meşguliyetlerle geçim derdine kısmi bir çözüm getirme çabaları, herhalde ağır basacaktır!.. Her sene öğretim yılı başında ve sonunda, çeşitli sıkıntılar yaşanır bu ülkede. Başlangıç meselelerini eylül ayına bırakalım!.. Ama okullar kapanırken, dersleri iyi olup sınıfını geçen öğrenciler yanında, başarısız kalanların ailelerine verdikleri sıkıntılar yığınladır. Evden kaçan öğrenciler, bunalıma girenler; ebeveyni ile araları bozulanlar vs. vs... Her sene yetkililer, öğrenci velilerini başarısız karneler yüzünden ikaz eder. Ama bu ikazların etkisi ne yazık ki sınırlı kalır. Pek çok ailede bu yüzden sıkıntılar yaşanır. Türk eğitim sistemi, bir türlü tam olarak üstesinden gelemediği pedagojik, sosyolojik ve ekonomik problemler yüzünden, zaten istenen gelişmişlik seviyesinde değil. Öğrencilerin sınıfını geçmiş olması veya okulu bitirmiş olması, her şeyi halletmiyor! Çünkü bu sistem dünyanın gidişatına uygun ve mevcut şartlara yeterince cevap verebilecek kalitede çocuklarımızı eğitemiyor... On yıllardır birike birike devasa boyutlara ulaşmış meseleler var. Orta öğretim kurumlarını bitirip üniversite kapılarında yığılan yüz binlerce gencimizin durumu ortada!.. Dört gün önce bir buçuk milyondan fazla gencimiz üniversite seçme sınavlarına girdi. Peki bunların kaçta kaçı yüksek öğretim programlarında kendilerine yer bulabilecek? Ne yazık ki dörtte üçü dışarıda kalacak! Peki dışarıda kalanlar ne yapacak? Bunlar ya gelecek yılki sınav için dershanelere gidecek, yahut vazgeçip bir iş bulmaya çalışacak veya erkek öğrencilerin bir kısmı geçici bir tedbir olarak askerlik görevini aradan çıkarmaya çalışacak... Dershane eğitimi adeta alternatif bir eğitim alanı oldu. Aileler bunun için de para bulmaya, para yetiştirmeye çalışıyor! Üniversite giriş kapılarında bekleşen gençlerin büyük çoğunluğu düz liselerden gelme. Yani hiçbir mesleği yok. Oysa meslek liselerine ağırlık verilerek bu gençlerin daha erken yaşta hayata atılmaları ve iş alemi için de "ara eleman" denilen nitelikli ve meslek sahibi işçi, teknisyen vs. yetiştirmeye ağırlık verilebilir. Gelişmiş ülkeler böyle yapıyor. Onlarda meslek okulları oranı yüzde altmışın üzerinde, yetmişler mertebesinde. Bizde ise tam tersi!.. On gün önce de, OKS için sekiz yüz binden fazla çocuğumuz ter döktü. Maksat daha iyi bir lisede okuyarak, üniversiteye giriş şansını yükseltmek... Peki bunların ne kadarı fen liselerine veya Anadolu liselerine girebilecek? Ne yazık ki, burada oran yüzde on bile değil!.. Oysa bir yıldır, belki bazıları için iki, hatta üç yıldır; öğrenci-veli-dershane ortaklaşa çalışarak; bu sınavlara hazırlanıyordu... OKS'de iyi bir puan alma ümidi bulunmayan minik öğrenciler tatilin zevkini ne kadar yaşayabilir ki...