Şüphesiz afetler sebebiyle aksamalara uğrayan sadece eğitim değil… Her konuda, ticarette; üretim ve tedarik zincirinde, hayatın hemen her alanında olağanüstü durumlar yaşandı. Ama ilk, orta ve yükseği dâhil, eğitim ve öğretim meselesi bambaşka. Bu alanda yaşanan kayıpları telafi etmek için çok çalışmak gerekecek. Öteden beri aksayan yönleriyle hep gündemde olan eğitim konusunda, iyileştirme adına hayli şeyler yapılmış olsa da, günümüz ihtiyaçlarına ve şartlarına tam manasıyla karşılık verebilecek bir konumdan hâlâ çok uzaktayız… İlgili ilgisiz, yetkili ve yetkisiz, hemen herkes eğitim hususunda her vesileyle görüş belirtmekten geri durmuyor. Velileri de dâhil ettiğimiz vakit, Türkiye’de okul ve öğrenci konusunda konuşmayan kesim yoktur diyebiliriz. Gelgelelim konuşmanın ötesinde, tatbikatla ilgili gelişmeler ve ihtiyaçlar ne âlemde? On yıllardır şikâyet ettiğimiz, sıkça müfredat değişiklikleri, öğrencilerin okula devam sistemleri ve dahi sınav sistemleri!.. Özellikle sınav sistemlerindeki değişikliklerden dolayı yaşanan kafa karışıklığı ve intibak zorlukları, hepimizin şikâyetçi olduğu hususlar. Ancak bütün tartışmalara, eleştirilere ve toplumdan gelen taleplere rağmen, bir türlü istikrarlı yapıya kavuşturulamıyor.
Evet, son 21 yılda diğer sahalarda olduğu gibi, eğitimde de çok büyük işler yapıldı. Burada hakkı teslim etmek lazım. On binlerce yeni derslik, ücretsiz verilen milyarlarca kitap, okul binası ve laboratuvarlarda yapılan iyileştirmeler, ders araç ve gereçlerindeki modernizasyon…
Bunların hepsi çok büyük başarı şüphesiz. Ama nihai açıdan baktığımız zaman, hâlâ daha olması gereken yerin çok uzağında bulunuyoruz. Bu alanda başarılı olmuş memleketlerin yaptıklarından da dersler çıkararak, artık istikrarlı bir sistemi oturtmak üzere bir eğitim seferberliği başlatmalıyız. Yani hem müfredat hem ölçme ve değerlendirme sisteminin yaz – boz tahtası gibi olmadığı bir seviyeyi yakalayabilmeliyiz… Üniversite eğitimini de kalite yönünden aşağıya çeken, milyonlarca gencin her sene yüksek öğretim kurumları kapısına yığılması sonucuna mahkûm olmaktan bir an evvel kurtulabilmeliyiz…
Bunun yolu bellidir ve bu meseleyi halletmiş olan gelişmiş ülkelerin durumu da gözümüzün önündedir. Dememiz o ki, Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bunun çaresi ortaöğretim seviyesinde gençleri mesleki eğitime yönlendirmektir. Tabiatıyla bunun için altyapıya ihtiyaç var. Gençleri bir nevi parayla edinilmiş diplomalara mecbur bırakmak yerine, erken yaşta kabiliyetli ve hevesli olduğu alan ve mesleklere yönlendirmek, ülke adına yapılması gereken en faydalı şey.
SAYIN MAHMUT ÖZER BAŞARILI İŞLER YAPTI
Görevi yeni devreden eski Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, hem bakan yardımcılığı hem de bakanlık görevi sırasında, bu konuda gerçekten önemli başarılara imza attı. Bunu teslim edelim…
8 Ağustos 2018 – 6 Ağustos 2021 tarihleri arasındaki bakan yardımcılığı görevi sırasında, sorumlu olduğu mesleki eğitim konusunda; bugüne kadarki en yüksek kapasiteli yönlendirme gerçekleştirildi diyebiliriz. Bunun akabinde, Haziran 2023’e kadar devam eden bakanlığı döneminde de, aynı istikamette daha ileri adımlar atıldı ve netice olarak hayli sevindirici bir tablo ortaya çıktı. Okul – üniversite ve sanayii iş birliğini hakiki manada geliştirecek çok ciddi teşvikler ve uygulamalar hayata geçirildi. Bunun daha da geliştirilerek sürdürülmesi lazım.
Türk eğitim sisteminde, önce kalitenin yükseltilmesi ve daha sonra da kapasite israfının önüne geçilerek, verimliliğin temin edilmesi kaçınılmazdır. Üniversite kapılarına milyonlarca genci yığmak yerine, ortaokul son sınıftan itibaren atölyelere ve oradan üretim çarklarına yönlendirip; iş ve meslek sahibi kılarak, hayata gecikmeksizin atılmasını sağlamak, böylece ekonomik kayıplar yerine daha büyük kazanımlara fırsat vermek aklın yoludur…
Sayın Özer mesleki eğitim dışında, okul öncesi eğitim konusunda da başarılara imza attı. Ama belki de en önemli hizmetlerinden biri, bakanlık görevine gelir gelmez, çok hızlı bir şekilde okulların öğretime açılması konusunda attığı adımlardır. Salgın dönemi boyunca, sürüncemede kalan okulların derhâl eğitime açılması çok hayırlı olmuştur…
Yeni Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in de meslek itibarıyla, Mahmut Özer gibi eğitimci - akademisyen olması önemli bir fırsat. Millî Eğitim bakanlık müsteşarlığı ve rektörlük tecrübeleriyle, alandaki ihtiyaçları en yakından bilen isimlerden biri. Bu birikimini sahaya yansıtarak, Türkiye’nin en kritik meselelerinden birinin çözümünde öncü rol oynama şansına sahiptir. Yaz tatili Sayın Tekin için zaman kazanma bakımından bir fırsat olacak. Dileriz ki, yeni ders yılında, eğitim dünyamızın problemleri biraz daha azalmış olsun. Bu vesileyle sevgili öğrencilere iyi tatiller diliyorum…