Ölçüyü daha fazla kaçırmadan...

A -
A +

AK Parti ve MHP yetkilileri arasındaki ağız dalaşı giderek çığırından çıkmak üzere!.. Ülke meselelerini çözme iddiasıyla siyaset yapmaya soyunanların, söz ve davranışları da buna uygun olmak zorunda. Lakin bırakın sorun çözmeyi, kimi söylemler aynı dalga boyunda devam ederse, işin büsbütün şirazesinden çıkma tehlikesi söz konusu... Bir gün Devlet Bahçeli ile Tayyip Erdoğan arasında, ertesi gün Oktay Vural ile Bekir Bozdağ arasında, hiç de yenilir yutulur cinsten olmayan ağır laflar karşılıklı gidip geliyor. Toplumun sinirlerini geren bu atışmaların, demokratik açılıma; Kürt meselesine bir faydası olabilir mi? Tabii ki olamaz. Peki temelsiz suçlama ve ithamlarla, çok geçmeden aksi belgelerle ispat edilecek iddialarla, nasıl bir siyasi netice alınabilir?!. MHP lideri Bahçeli, âdeta bütün gemileri yakmış görünüyor... Sadece iktidar partisini değil, Cumhurbaşkanlığı makamını, Milli Güvenlik Kurulu'nu da tefe koymuş. Şimdiye kadar misli görülmedik biçimde yükleniyor. Bahçeli ve arkadaşlarına göre, ülkenin çeyrek asrı aşkın zamandır kanayan yarasını sarmak için, başlatılan demokratik açılım süreci, bir "yıkım süreci"dir. Yine onlara göre, devletin bütün önemli kurumları bu sürece destek veriyor!.. Bu arada MHP'nin yakın geçmişteki politikaları ile taban tabana zıt düşmesi de sırıtıyor doğrusu. İşte Abdullah Öcalan hakkındaki idam kararının infazının durdurulması ile ilgili 12 Ocak 2000 tarihli kararın suretini Bekir Bozdağ basına gösterdi. Altındaki üç imzadan biri de Sayın Bahçeli'ye ait. (Diğerleri de Bülent Ecevit ve Mesut Yılmaz'ın...) Ayrıca Bahçeli'nin idam cezasının uygulanmaması ile ilgili mükerrer beyanları var. Hepsinde de attıkları imzaya sadık kalarak, idam cezasının uygulanmaması yönünde tavır takınacaklarını ifade ediyor. Hükümetin başlattığı açılım sürecine elbette MHP'nin itiraz ve eleştirileri olabilir. Bunları her ortamda dile getirmesi de siyasetin icabıdır. Ancak süreci eleştirmekle buna bir nevi savaş açmak ayrı şeylerdir. Diyalog ortamını tamamen ortadan kaldırarak, bütün kapıları kapatarak ve devletin bütün temel organlarını radikal biçimde suçlayarak MHP ne yapmak istiyor? Eğer amaç bu sürecin önünü kesmekse, doğrusu bu yöntemin sonuç vereceği şüphelidir. Hem bu siyasi tutum, sadece açılım konusunu değil, siyasetin diğer birçok alanını da örselemektedir. Bunu görmek lazım. İktidar kanadına gelince; ne pahasına olursa olsun, muhalefetle iplerin büsbütün koparılmaması konusunda gerekli dikkat gösterilmelidir. Şu ana kadar hükümet kapıları açık tutmaya gayret ediyor. Bu olumlu bir davranış. Ana muhalefet partisi de bu en önemli meselede tabir yerinde ise kaçak güreşiyor!.. Sayın Baykal diyor ki: "CHP olarak hangi limana demirleyeceğini bilmediğimiz gemiye binmeyiz..." Hem CHP, hem MHP baştan beri bu süreci yabancı, hadi ismini tam söyleyelim; bir Amerikan projesi olarak görme ve gösterme ısrarında. ABD elçisinin bu konuda yaptığı açıklama da elbette onları kesmeyecektir. Fakat siyasi diyalog ortamı zarar görüyor. Başbakan Erdoğan'ın "ABD Projesi" iddialarına karşı verdiği sert tepki; kendi taraftarlarının yüreğini soğutsa da, ülke siyasetine bir fayda getirmiyor. Hasılı liderler bu konuda ölçüyü daha fazla kaçırmamalıdır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.