Bundan iki-üç ay önce, Suriye'nin Kamışlı ilçesinde bir futbol maçı sonrasında patlak veren etnik çatışmalar ile aynı günlerde başkent Şam'da meydana gelen bombalama olayları, bir anda bütün dikkatleri bu ülkenin üzerine çevirdi. Herkes ne var, ne oluyor, diye işin içyüzünü anlamaya çalışırken, Suriye İstihbaratı, tahminlerden daha hızlı bir soruşturma ile, olayları en ince detaylarına kadar tespit etti. Tabii olaylara karışanları, daha doğrusu olayları tetikleyenleri de... Ve tabii bu tetikçilerin arkasındaki güçleri de net bir şekilde ortaya çıkardı!.. Aslında, Şam'daki bombalama eylemleri istenen şekilde gerçekleşmemişti. Eğer planlandığı gibi cereyan etseydi, eylem daha çok sarsıcı olabilirdi... Dün gazetelerin hemen hepsinde, İsrail'in Kuzey Irak'taki faaliyetleri yine geniş şekilde haber konusu oldu. Ve bu ülkenin özellikle İran, Suriye ve Irak'ta etkili hale gelmek için yürüttüğü politika ve bunun paralelindeki istihbarat ve askeri faaliyetler, Amerikalı gazeteci Seymor Hesch'in haberine dayandırılarak detaylandırılıyordu. Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, İsrail'in Kuzey Irak ve Kürtlerle olan ilgisini böylesine dar çerçevede ele almak son derece eksik ve yanlış. Yanlıştır, çünkü bu ülkenin politik ve askeri manevralarını tek bir noktadan, tek bir açıdan ele almak olur. Oysa İsrail Devleti, fiziki büyüklüğünün çok çok ötesinde büyük hesaplar peşinde. Tarihin seyri ve dünya konjonktüründen ötürü, şimdiye kadar bu hesapların önemli bir kısmını gerçekleştirdiğini de belirtmek gerekiyor. İsrail mesela, 1984'te, Irak komşusu İran ile savaşa tutuşmuşken, ileride kendisi için tehlike olacak diye bu ülkenin nükleer reaktörünü bombalayarak imha etti. Şimdilerde aynı hesabı İran'ın nükleer tesisleri için düşündüğü de kimsenin meçhulü değil. İsrail bununla da kalmıyor; mesela nükleer kapasiteye sahip Pakistan'a karşı Hindistan'la tahminlerin ötesinde çok yakın ve stratejik işbirliği yapıyor. İsrailli politikacılar, zaman zaman belki de gözdağı vermek için, Pakistan'a kadar olan hedefleri vurabilecek güçte olduklarını deklare ediyorlar. Diğer taraftan, aynı ülke Afrika kıtasında çok büyük açılımlar içinde. Hem de çok uzun yıllardan beri. İsrail'in Uganda, Tanzanya ve Kenya ile çok iyi rölasyonları var. Aynı şekilde Etiyopya ile çok sıkı ekonomik ve siyasi ilişkiler içinde. Bu ülkeye özellikle, tarım ve sulama projeleri konusunda büyük finans desteği sağlıyor... Neden acaba? Nedeni aslında basit; Mısır için hayat demek olan Nil nehrinin sularının büyük kısmı (Mavi Nil kolu) bu ülkeden, yani Etiyopya'dan geliyor. Ve Mısır, Etiyopya'nın Mavi Nil'in doğal akışını değiştirmemesi için öteden beri baskı yapıyor. Şimdiye kadar bu ülke iç savaş ve ekonomik zorluklar sebebiyle tarım ve sulama konularında önemli projeleri hayata geçiremiyordu. İşte şimdi İsrail destek vererek bu alanda, Mısır'ı köşeye sıkıştırmayı hesaplıyor! Bu misalleri çoğaltmak mümkün. Ancak işin özüne bakmak gerekir: İsrail ne yapmak istiyor? Evet, İsrail'in Suriye, Irak (Özellikle Kuzey Irak), İran ve tabii Türkiye ile ilgili hesapları nedir? Bu hesaplara paralel yürütülen politikalara Amerika'nın desteği hangi seviyededir? Bundan böyle gelişen şartlara göre, Avrupa Birliği, Rusya ve Çin gibi büyük güçlerin de Orta Doğu ile ilgili menfaatleri hesaba katıldığında, Amerika-İngiltere-İsrail ittifakı, şimdiye kadarki gibi rahatça at koşturacak bir ortam bulabilecek midir? Arap ülkeleri başta olmak üzere, bölgede başgösteren hızlı değişim İsrail'in büyük hesaplarını hangi yönde etkileyecektir? Bir de ihtimal sorusu: Şimdiye kadar hakkındaki bütün iddiaları reddeden İsrail, acaba Kuzey Irak'ta yürüttüğü faaliyetleri; herhangi bir odak tarafından belgeli olarak ifşa edilirse ne diyecek? Yine inkâr etmeyi sürdürecek mi?!.