Büyük" ya da "Genişletilmiş Orta Doğu" coğrafyasına giren ülkelerde karışıklık ve kaos gırla gidiyor... Orta Doğu'da, 1990'dan beri sakin bir ülke olan 3.5 milyon nüfuslu Lübnan'da yeniden gerginlik ve iç çatışmanın fitili bir suikast ve sonrasındaki sokak gösterileri ile ateşlenirken; Orta Asya'da, beş milyon kişinin yaşadığı Kırgızistan'da, aylardan beri bağıra bağıra geliyorum diyen iç karışıklıklar, seçimlere hile karıştırıldığı gerekçesiyle bir anda tırmandırıldı. Son iki gündür bu ülkede devlet daireleri muhalifler tarafından işgal ediliyor, güvenlik güçleri ile çok şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Şimdiye kadar dört polis dövülerek öldürüldü. Bu sürecin nereye kadar tırmanacağı ve nasıl bir sonuç doğuracağı henüz belli değil. Ancak belli olan bir şey var; Kırgızistan'ın durup dururken karışması öyle kendiliğinden olmadı!.. Nasıl ki daha önce Gürcistan ve Ukrayna'da iktidarı değiştiren büyük halk hareketleri kendiliğinden olmadıysa ve dış odaklardan büyük destek ve güç aldıysa burada da öyle oldu. Haftalar öncesinden Kırgızistan yetkilileri, ülkeyi karıştırmak isteyen çevrelere seslenerek içişlerine karışılmamasını istedi ancak, tabii ki bu çağrıları havada kalmaya mahkumdu... Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya... Hepsi malum projenin dahilinde! İşgaller, karışıklıklar, gerginlikler vs. Kırgızistan'da Askar Akayev'in devrilmesi için düğmeye basılıyor da, Özbekistan'da çok daha şiddetli bir otoriter rejimin başı olan İslam Kerimov'a ses çıkarılmıyor. Neden acaba? Amerika ile tam bir iş birliği içinde olduğu ve her istenilene evet dediği, ABD üslerinin kurulmasında zorluk çıkarmadığı için mi?! Süper Güç'ün her talebine evet demeyen, itiraz eden, zorluk çıkaran yönetimler hemen kara listeye alınıp bir biçimde değiştirilme sürecine sokuluyor. Gerekçe hep özgürlük ve demokrasi ama, uygulama bazen işgalle, bazen içerden halk hareketiyle, bazen iç karışıklık ve gerginlik çıkarma yöntemiyle hayata geçiriliyor. Şimdi herkes merak ediyor; Lübnan nereye gidiyor? Geçmişte yaşanan o korkunç iç savaş tekrar başlar mı? Din ve mezhep çatışmaları tekrar alevlenirse, bunun 1970'li ve 80'li yıllardaki felaket haline dönüşmemesi için ne yapılabilir? Eski başbakan Refik Hariri'nin öldürülmesiyle fitili ateşlenen karışıklıklar, üç gün önce Hıristiyanların yoğun olarak yaşadığı bir mahallede patlayan bomba yüklü araba ile yeni bir evreye girmiş bulunuyor. Bir taraftan, Suriye askerlerinin bu ülkeden çıkarılması için baskılar sürerken, diğer taraftan ülke siyasetinin istikrarsızlaşması Lübnan'ı bilinmeyen bir yöne doğru sürüklüyor. Şimdi her Lübnanlının korka korka sorduğu soru şu; "Unutmaya çalıştığımız felaket yeniden mi geliyor?" Lübnan konusunda Türkiye'de de kafalar karışık. Olaylara hakim güç penceresinden bakmayı uzmanlık diye sunanlar, olup biten her şeyden Suriye'yi sorumlu tutuyor... Ama inandırıcı olma noktasında sıkıntıları var. Hasılı "değişim-dönüşüm", "özgürlük ve demokrasi" teraneleriyle başlayan süreç tehlikeli şekilde genişleyip tırmanıyor. Bir Afganistan'da bir Irak'ta, bir Gürcistan'da, bir Ukrayna'da; bir Lübnan'da bir Kırgızistan'da... Olayların seyri ve görüntüsü farklı farklı da olsa, netice aynı kapıya çıkıyor. Seçilen coğrafyada yer alan ülkelerin yeniden dizayn edilmesi! Niçin ve kimin hesabına? Eeh, orasını da siz artık çok iyi biliyorsunuz. Anlatmaya gerek yok. Peki buna itirazı olan başka küresel güçler yok mu? Var var. Onlar da çalışıyorlar. Ama fillerin tepişmesinden hep çimenler zarar görüyor!..