Bünkü yazımızda, Türkiye'de yerel seçimler dolayısıyla siyasi havanın zaman zaman gerginleşebileceğini, böyle bir sonucu da özellikle, Kıbrıs meselesi, Kamu Yönetimi Reform Tasarısına gösterilecek tepkiler ve de CHP'nin bol bol seçim malzemesi yapmaktan kaçınmayacağı laiklik ve cumhuriyetin temel değerleriyle ilgili olarak çıkabilecek sert tartışmaların doğurabileceğini de kaydetmiştik. Dünkü bazı gelişmeler, bu ihtimalleri biraz daha güçlendirdi... CHP Lideri Deniz Baykal'ın Parti Grubunda yaptığı konuşma, CHP'nin tahmin edilen stratejisi hakkında yeterince ipucu verdi; Baykal şöyle bir ifade kullandı: "Türkiye ile oynattırmayacağız. Türkiye'yi Ömer Dinçer ve işbirliği içinde olduğu siyasi kadrolardan koruyacağız..." Deniz Baykal, Kamu Yönetimi Temel Yasası Tasarısını engellemek için "Demokratik Kitle Örgütleri" ile işbirliği yapacaklarını da açıkladı. Bu beyandan anlaşılıyor ki, CHP bir türlü etkin seviyeye çıkaramadığı Meclis'teki muhalefeti, yaklaşan yerel seçim çalışmalarından da faydalanarak meydanlara taşımayı ve burada, yalnız parti gücü ile değil, Reform Tasarısına reaksiyon gösteren her görüşteki sendika, meslek teşekkülü ve diğer sivil kitle örgütlerinin de desteği ile belli bir noktaya tırmandırmak istiyor... Bu süreçte baş gösterecek gelişmelerin siyasi rekabet sınırlarını aşıp başka mecralara dökülmemesi halkın büyük ekseriyetinin temennisidir. Buna rağmen azınlıkta kalan bir kesimin tercih etme ihtimali bulunan bu tehlikeli seçeneğe asla taviz verilmemelidir. Zira geçmişte ülkemiz, normal demokratik teamüllerin dışına taşan siyasi ve ideolojik davranışlardan çok büyük zarar gördü!.. Bu noktada Anamuhalefet lideri olarak Sayın Baykal'ın taşıdığı sorumluluğu, daha önce de bu köşede defaatle dile getirdik. "Türkiye ile oynattırmayacağız..." beyanı ne anlama geliyor? Türkiye'nin esas meselesi olarak Ömer Dinçer'i (Başbakanlık Müsteşarı) ele almak ne derece mantıklı ve gerçekçidir? Türkye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülüp kabul edilecek bir kanun tasarısını bir bürokrata mal etmek ne kadar inandırıcı olabilir? Devleti, milletin seçmiş olduğu siyasi kadrolardan korumak, ne demektir?! Bu düpedüz Milletin verdiği kararı kabul etmemek manasına gelmiyor mu? Bir süre önce Ali Topuz'un soldaki bazı radikal isimlere katılarak AK Parti iktidarını, "KARŞI DEVRİMCİ" olarak nitelendirmesine CHP bütünüyle katılmış mı oluyor? Evet, Baykal'ın dünkü konuşmalarından çıkan sonuç bunun gibi daha pek çok soruyu gündeme getiriyor... Geçmişte kural dışı olarak oynanan her oyun halkın huzurunu kaçırttı. Ekonomik krizlere de yol açarak halkın ekmeğini küçülttü. Türkiye, yıllardır sebepsiz yere çıkarılan krizlerle boğuşuyor. Ve halkımız bu krizlerle boğuşmaktan bitap düşmüş vaziyettedir. Ama devletten geçinenler ve statükonun bozulmasını istemeyenler, (Çünkü onların menfaatleri zarar görecek!..) anlamsız bir gerginlik ve çatışmaya dayalı politikaları yeniden ısıtıp gündeme taşımak istiyorlar. Bunu da hayali tehdit ve tehlikelerle gerekçelendirmek istiyorlar. Ama artık bu oyuna gelmemeliyiz. Devletin hantallığını ortadan kaldıracak, çağın şartlarına uygun bir bürokratik sistemi şekillendirecek ve daha sağlıklı ve verimli bir işleyişi sağlayacak, devleti onarmaya ve modernize etmeye yönelik köklü reform çalışmasını, "DEVLETLE OYNAMAK" olarak algılayan muhalefet anlayışını makul görmek mümkün değildir. 28 Mart seçimlerinin sonuçları, iktidar ve muhalefetin siyasi faaliyet karnesi olacağından, milletin verdiği notları hep beraber göreceğiz...