Özel hayat, tüzel hayat

A -
A +

İlkokul dördüncü sınıfta iken, öğretmenimiz bize Anayasa'nın (1961) 15. maddesini okutup öğretmişti. Tek cümle olduğu için kolayca ezberlemiştik: Özel hayatın gizliliğine dokunulamaz. Aynı hüküm 1982 Anayasasının 20. maddesinde yer alıyor. Yalnızca madde metni uzatılmış. İnsanların mahrem hayatını araştırmak, gizli kalması gereken bilgi ve görüntüleri ifşa etmek; hukuken ve dinen şiddetle yasaklanmış bir fiildir. Dinimiz insanların ayıp ve kusurlarının açığa çıkarılmasını değil, setredilmesini, örtülmesini emreder. Allahü teala "Settar-ul uyub"dur. Ayıpları setredendir. İnsanların da böyle olması emredilmiştir. Tabii bütün bu bilgi ve hükümler, inanan insanlar içindir! Üç günden beri, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve partisinden bayan bir milletvekili ile ilgili olduğu iddia edilen bir görüntü etrafında büyük tartışmalar yaşanıyor. Konu hakkında hukuki soruşturma başlatılmış bulunuyor. Olayla ilgili gizlilik kararı da bulunuyor. Ancak tartışmaların kendi mecrasında devam edeceği anlaşılıyor. Evvela şunu ifade edelim: Yazının girişinde sıraladığımız prensip ve düsturlar çerçevesinde, bir insanın özel hayatıyla ilgili bilgi ve görüntülerin; hangi maksatla olursa olsun, kamuoyuna ifşa edilmesini tasvip etmek mümkün değildir. Meşru veya gayrimeşru, özel hayatla ilgili araştırma, soruşturma; irdeleme ve bir neticeye bağlama yetkisi, sorumluluğu ancak devletin ilgili birimlerine aittir ve doğrudan kanun konusudur. Ahlaki boyuttaki tartışmalar da, kanun sınırına kadardır... Bunun dışında hiç kimse, kendisini kanun ve devletin yerine koyarak bir adım atamaz, atmamalıdır. Bu işin bir tarafı. Bir de madalyonun öteki yüzü var. CHP lideri ile ilgili bu gelişmenin şu ya da bu şekilde sonuçlarının olması da kaçınılmaz!.. Medyada birbirinden farklı yorumlar yapılıyor. Şu da bilinmiyor değil. Medyadaki haber ve yorumlardan başka, siyasi kulislerde, toplumun çeşitli kesimlerinde kimi kalem sahipleri de dahil, insanlar çok değişik şeyler konuşuyor... Medyada da özel hayat kriterinden yola çıkarak, Baykal'ı şiddetle savunan köşe yazarlarının aksine; onun bulunduğu konuma paralel olarak sorumluluğunu yerine getirme çağrısı yapılıyor. Mesela bir dönem CHP Yönetiminde de görev almış olan Hürriyet Gazetesi Yazarı Tufan Türenç, doğrudan Deniz Baykal'ı çekilmeye davet etti. Benzer bir Çağrı Vatan Gazetesi Yazarı Güngör Mengi'den de geldi. İlerleyen günlerde buna benzer çağrıların artması sürpriz olmaz. Geçmişte benzer hadiselerde, genellikle istifa sonucunun doğduğunu biliyoruz. 1970'li yılların ikinci bölümünde Ecevit Hükümetinin İçişleri Bakanı benzer bir olay sonucu çekilmişti. 1980 sonrasında DYP'li bir bakanın görüntüleri onu bakanlık koltuğundan etmişti. Aynı şekilde son belediye seçimlerinde bir belediye başkanı adaylıktan çekilmek zorunda kalmıştı. Son söz: İnsanları özel hayatla vurmak kalleşliktir!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.