Pahalı bir ödül...

A -
A +

Evet! Artık Türkiye'nin de bir Nobel Ödülü var. Yıllardır pek çok yazarın her vesileyle, "Bir Nobel ödülümüz bile yok!.." diye yakınmaları, anlaşılan artık son bulacak. Nobel'i lüzumundan fazla abartanlar, onu adeta bir çok derde deva olarak görenler; epeyce zaman bununla avunabilirler. Avunacaklardır da... Lakin madalyonun öbür tarafına da bakmak lazım. Bu ödül nasıl alındı? Yahut şöyle soralım; Bu ödül niçin Orhan Pamuk'a verildi? Bazılarınca yersiz bir şüphe veya gereksiz bir ayrıntı olarak değerlendirilebilir ama; yine de insan sormadan edemiyor: Mesela niçin geçen sene değil de, bu sene verildi? Bu soruları, ille de kötü niyetli bir karalama veya başarıya gölge düşürme gayreti olarak kimse düşünmesin. Zaten burada Orhan Pamuk'un edebi kabiliyeti ya da eserlerinin kalitesi üzerinde duracak değilim. Çünkü, daha önce de bu köşede belirtmiş olduğum üzere; Orhan Pamuk'un hiçbir romanını okumadım! Daha doğrusu, onun kitaplarını okuyan edebiyat meraklısı bazı dostların tavsiyesi doğrultusunda okumadım... İşte bu sebeple, Orhan Pamuk'un edebi yönü üzerindeki fikirleri, edebiyat eleştirmenlerine ve onun gibi roman ve hikaye yazarlarına bırakmak gerçekçi olur. Yalnız edebi konular dışındaki bazı atraksiyonlar ile ilgili birkaç soruyu mutlaka sormak gerekiyor. Böylelikle malum ödülün Türkiye'ye neye mal olduğu biraz daha iyi anlaşılır... Mesela geçen sene, yine bu ödüle aday olacakların isimlerinin ortalıkta dolaştığı bir sırada; Orhan Pamuk durup dururken , o büyük tepki toplayan ve haliyle bu ödülü de şaibeli hale getiren lafı niçin söyledi: "Bir milyon Ermeniyi, 30 bin de Kürdü öldürdük... Kimse bunu söylemiyor, bari ben söyleyeyim..." Breh, breh!.. Roman yazarı pamuk, birden bire en muhalif ve keskin tarihçilerin bile telaffuz etmediği 1 milyon artı 30 bin rakamını sırf insani duygularla söylediğini iddia etse de; bazıları ister istemez ve de haklı olarak 1 milyon artı 36 bin Dolarlık maddi getirisi de olan Nobel Edebiyat ödülüne fokus yapacaktır... İsveç Kraliyet Akademisinin özellikle edebiyat ödüllerini tevcihte, yaptığı politik ve ideolojik tercihler bilinmeyen bir durum değil. Nitekim geçen sene bu durumun jüri üyeleri arasında yol açtığı tartışmalar da sır değil. Neyse, maksat hasıl oldu... Orhan pamuk Nobel'i aldı. Zaten çok sattığı ilan edilen, hatta yüz baskı yaptığı öne sürülen kitapları, artık daha çok satacak ve hem Pamuk'a hem de ilgili yayınevlerine daha çok kazandıracak. Bu arada, okuma yazma ile arası pek iyi olmayan Türk milleti; hakikaten satın aldığı kitapları okuyacak mı, yoksa sadece görüntü olsun diye kitaplıklarda sergileyecek mi... Orası pek net değil. Pek çok yazar ve eleştirmen Orhan Pamuk'u hararetle tebrik ediyor. Ancak bazıları da hiç mi hiç aynı kanaatte değil. Hatta Orhan Pamuk'a ağır suçlamalarda bulunanlar var. Onun sıradan bir yazar olduğunu ve bu ödülle Türkiye tarihinin satıldığını, hem de çok ucuza satıldığını iddia ediyorlar! Alev Alatlı, Türkiye'de çok daha kaliteli ve büyük yazarlar olmasına rağmen; Orhan Pamuk gibi "vasat" bir yazara Nobel Ödülü verilmesinin manidar olduğunu söyleyerek; "Pamuk'un şu kadarcık entelektüel namusu varsa ödülü reddetmelidir..." demiş. Gerçekten ilginç rastlantılar var. Orhan Pamuk Amerika'da, tam da ermeni katliamıyla ilgili bir konferans vermek üzere iken; onun Nobel aldığı anons ediliyor ve konferans erteleniyor. Ermeni diasporası, bu ödülü Türkiye'ye "bir ders" olarak yorumluyor. Aynı gün Fransa Parlamentosunda Soykırım inkarını suç sayan tasarı görüşülüyor ve kabul ediliyor... Bunların hepsi rastlantı mı acaba? Oysa emekli başsavcı Vural Savaş'ın ifadesine göre, Orhan Pamuk daha önce kendi kitaplarının özellikle Amerika'da yayılmasının Ermeni diasporasınca engellendiğinden şikayetçi olmuş!.. Bütün bunlar ister istemez alınan ödülü çok tartışmalı hale getiriyor. Bakalım daha ne tartışmalar olacak... Pamuk'u savunanlar, meşhur yazarların içinde yaşadıkları toplumlarla sık sık aykırı düşmesini ileri sürüyorlar. Doğrudur. Bunlara örnek çoktur. Mesela Fransa'nın Cezayir'de yürüttüğü insanlık dışı savaşa karşı çıkan yazar ve düşünürlerden Jean - Paul Sartre... Şöyle diyordu: "Bu savaşa muhalif olan, yahut Cezayirlilere hak veren çok sayıda Fransız vatandaşı devlet tarafından baskı altına alınıp cezalandırılıyor. Bu Cezayirliler için bir bağımsızlık savaşıdır. Peki Fransa için bu savaşın anlamı nedir? Bu savaş, devletin Fransız olarak görmek isteyip de, bunu kabul etmeyen bir halka karşı yürütülüyor..." Vietnam savaşına da şiddetle karşı çıkan Sartre, 1964 yılında kendisine verilen Nobel Edebiyat Ödülü'nü reddetmişti. Alev Alatlı, Orhan Pamuk'u Sartre mi zannetti ne?!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.