Mahalli seçimler yaklaştıkça, partilerin propaganda çalışmaları da hızlanıyor. Bu arada çok sayıda kamuoyu araştırma kuruluşu da sık sık anketler yaparak, seçmenin nabzını tutmaya çalışıyor. "Ankettir" deyip geçmeyin, ciddi ve bilimsel yöntemlere uygun şekilde yapılan anketler, seçimlerdeki gerçek durumu neredeyse bire bir yansıtıyor. Geçmiş seçimlerde bunun örneğini çok gördük. Son olarak 22 Temmuz 2007 seçimlerinde, Tarhan Erdem'e ait araştırma şirketi KONDA'nın, seçim sonuçlarını neredeyse sıfır'a yakın hata payı ile tahmin ettiğine şahit olmadık mı? Bu seçimlerde de anketler yapılıyor. Bazılarının subjektifliği hemen sırıtıyor... Ama bazılarının da, objektif ve bilimsel olduğu derhal anlaşılıyor. Bu anketlere göre partiler ve adaylar, elbette kendi durumlarını gerçekçi bir şekilde değerlendirmeye tabi tutuyordur... Tabiatıyla hiçbir parti ve aday, "ben seçimi kazanamayacağım" diye yarışa girmez. Hepsi de iddia ile (hem de büyük iddia ile) işe başlar. Neticede kimisi seçimi kazanmak için, kimisi de en azından oylarını arttırmak için yarışır... Fakat propaganda düzleminde bu yarışın yansıması çok başka olur. Oy oranının yüzde bir-ikilerde olduğu partiler bile, her zaman "İktidara biz geliyoruz...", yahut "Seçimin en büyük favorisi biziz..." diye, kendilerine moral verirler. Bunu da tabii görmek gerekir. Zira moral motivasyon, siyasetin en büyük gıdasıdır. Ancak siyasî partiler dışındaki kimi kesimlerin, tıpkı parti gibi siyasete angaje olup, subjektif propagandanın aleti olması kabul edilebilecek bir durum değildir. Mesela bir kısım medyanın, sırf iktidara gıcıklık olsun diye, kendisini siyasi propagandanın parçası haline getirmesi çok tuhaftır. Şimdiye kadar birçok defa görüldü ki, medyanın zorlamasıyla seçmenin kanaat ve kararı değişmiyor. Hal böyle iken, niçin bir kısım medya, sonradan mahcup olma pahasına, ısrarla doğru olmayan şeyleri yazmayı sürdürüyor? İstanbul ve Ankara Türkiye'nin en büyük iki kentidir. Her seçimde doğal olarak en hararetli yarışa sahne olurlar. Bu seçimde de durum farksız. Adayların ve partilerin yarışına başkalarının da taraf olarak katılması absürd bir durumdur dedik. Ama görüyoruz ki, ilk günden beri bazıları, CHP adayından daha fazla aday!.. Hani el öpmekle dudak aşınmaz derler... Propaganda sandığa giren oyun kendisi değildir. Bu yarışta Kılıçdaroğlu'nun şansının, hayli zayıf olduğu belli değil mi? Nitekim IPSOS-KMG isimli araştırma şirketinin yapmış olduğu kamuoyu yoklamasında, Kadir Topbaş açık ara önde gidiyor. Kararsız seçmenlerin oyu da dağıtıldığında, Topbaş yüzde 52, Kılıçdaroğlu yüzde 30 oy alabiliyor. Anketteki bir diğer değerlendirmeye göre, şayet bu adaylar bağımsız olarak seçimlere girseydi, durum yine değişmeyecekti. Bağımsız Topbaş yüzde 53, Kılıçdaroğlu yüzde 29 oy alabiliyor... Elimde anket sonucu yok ama, şahsi tahminime göre Ankara'da da durum farklı değil. Önümüzdeki günlerde yapılacak anketlerde bunu görebiliriz.