Asker, (hele de bu asker komuta mevkiini işgal ediyorsa), her hal-ü kârda stratejik düşünmek zorundadır... Zira tabya ilminin o çok bilinen kaidesi, hükmünü icra eder: "Yığınakta yapılan hata savaşın sonuna kadar devam eder." Yani, o hatayı savaşın sonuna kadar bir daha düzeltemezsiniz demek oluyor! Stratejik öngörü, askeriyenin olmazsa olmazıdır... Bir hafta sonra aksini yapmak zorunda kalacağınız bir tavır sergiliyorsanız, orada stratejik öngörü filan hak getire. 2007 Yılında Sayın Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilme sürecinde, askerî cenahın takındığı absürd tavırları hatırlayınız... Hani o "e-muhtıra" ve benzeri hareketler. Peki ne oldu? Sayın Gül'ün Çankaya'ya çıkması engellenebildi mi? Halkın iradesi karşısında hangi güç durabilir ki?!. Ne var ki, "yığınakta yapılan hata" devam etti. Dönemin genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt, GATA'da yapılan bir törende, Cumhurbaşkanı Gül'e cephe selamı vermekten kaçındı. Üstelik GATA'nın komutanı olan tümgeneral de, "Sayın Cumhurbaşkanı" diye, devlet geleneğini hiçe sayan bir hitap tarzında bulundu. Ama sonra ne oldu? Bu disiplinsizlik ve laubaliliğe karşı halktan gelen büyük tepki üzerine, üç gün sonraki bir başka törende aynı Yaşar Büyükanıt, Cumhurbaşkanına gerektiği gibi cephe selamı vermek zorunda kaldı. Hitaplar da "Sayın Cumhurbaşkanım..." olarak düzeltildi ve taşlar yerine oturdu. Şimdi bunları niye yazıyorum? 29 Ekim öncesinde başlayan lüzumsuz tartışmalar devam ediyor da ondan... Askerlerin Çankaya'daki resepsiyona katılıp katılmaması özünde o kadar da önemli değil. Hatta hiç önemli değil. İster katılır ister katılmazlar. Paşa gönülleri bilir yani. Fakat şurası kesin: Anayasa gereği, aynı zamanda "Başkomutan" sıfatını taşıyan Cumhurbaşkanının; verdiği resepsiyon için davete icabet etmemek, asker için hiç iyi olmamıştır. Daha açıkçası bu sebeple asker halk nazarında önemli puan kaybına uğramıştır. Bunun altını kalın bir çizgi ile iki kere çizelim. Askerî jargonda, komutanın her isteği emir niteliğinde olduğuna göre, buna aykırı davranış emre itaatsizliktir... Daha fazla detaya girmek gereksiz. Dün yine gazetelerde bir haber dikkatimi çekti. Adana'daki 6. Kolordu Komutanı Korg. Mehmet Eröz, Cumhurbaşkanını törenle karşıladıktan sonra, onun şeref salonundan çıkışını beklemeden havaalanından ayrılmış. Burada protokol kurallarına aykırı bir durum var mı, yok mu, doğrusu net olarak bilmiyoruz. Ama bunun haber konusu olması sevimsiz bir durum. Daha önce, Ankara Garnizon Komutanı iken, Arslan Güner'in de; iddiaya göre Cumhurbaşkanının eşi Sayın Hayrünnisa Gül ile tokalaşmamak için, tören mahallini terk etmesi üç yıldan beri tartışma konusu olmaktan çıkmadı. Nitekim üç yıllık bir gecikme ile, daha on gün önce bu konuda Genelkurmay başkanlığından bir açıklama yapıldı. Lakin hemen belirtelim ki, bu açıklama hiç inandırıcı gelmedi. Bunun sebebi de söz konusu açıklamanın tam üç yıllık bir aradan sonra gelmesi idi... Görüldüğü üzere, "yığınakta yapılan hata" bir türlü düzeltilemiyor. Şu halde yığınakta hata yapmamak gerekiyor. Bunun en kestirme yolu da, askerin demokrasi mefhumunu doğru biçimde ve tam olarak kavramasından geçiyor! Mesele bu kadar basit!