Paşa ve general... -4-

A -
A +

İmparatorluğun yıkılışında, katalizör görevi yapan İttihat Terakki Cemiyeti, sonunda kendisini de feshetti. Cemiyetin (ATakımı)'nın hemen tamamı, divan-ı harpte yargılanma korkusuyla yurt dışına kaçtı... Cumhuriyeti kuran (B Takımı) da, yarım asırdır siyasetin tepesine çökmüş olan askeri vesayet düzenini, değişik formatta devam ettirdi. Yeni düzeni oturtmak için, rejim sertlikte sınır tanımadı. Öyle ki, PAŞALARA "PAŞA" DEMEK DAHİ YASAKTI! Atatürk, inkılâpların yerleşmesi için "bazı kellelerin kesileceğini" açıkça söylüyordu. Nitekim İstiklal Mahkemeleri bu işi fazlasıyla yaptı... Cumhuriyetin ilk yılları oldukça kanlı geçti. "İhtilâlin çocuklarını yemesi" kuralı bir kere daha işledi. İktidar mücadelesi amansız biçimde hüküm sürdü. Atatürk'e karşı tertiplenen İzmir Suikastı bahane edilerek, Milli Mücadele Komutanlarının pek çoğu tasfiye edildi. Bir kısmı idam, bir kısmı hapis veya sürgün edildi. Kazım Karabekir, Ordunun baskısı ile tutuklanmaktan kurtuldu ama, Atatürk'ün ölümüne kadar evinde göz hapsinde idi. Rauf Orbay da uzun yıllar sürgünde kaldı. "Ya siyaset ya üniforma..." diyen Atatürk ve İsmet İnönü'nün taa 1937'lere kadar Ordu'daki postlarını korudukları, daha yeni yeni yazılıp çiziliyor. Yani askerin siyasetten uzak tutulma prensibi sadece lafta imiş!.. "Paşa" yahut "general"ler bu kadar siyasetin içinde olunca da, demokrasinin gelmesi kolay olmayacaktı. Nitekim dünyadaki değişim icabı, ülkede çok partili düzene geçilirken asker bunu hazmedememiş, 1950 seçimlerinin sonucunu kabullenemeyip darbe yapmaya niyetlenmiş, ancak uluslar arası siyasi ve stratejik dengeler sebebiyle, bunu fiiliyata geçirememiştir. Ne var ki, on sene sonra durum değişecek, bu defa son elli yılı bütünüyle etkileyecek askeri vesayet rejiminin temelini atan, 1960 Darbesi vukua gelecektir... 235 general ve 7200 subay ile, 1826 yılındaki Yeniçeri Ocağı'nın lağvından sonra; en büyük tasfiyeyi gerçekleştiren 27 Mayıs Darbesi ile, Silahlı Kuvvetler bünyesinde sonu gelmez cunta ve çetelerin dönemi de başlamıştır... Bu yüzden son elli yılda, iki darbe; bir muhtıra, sayısız darbe teşebbüsü ve hazırlıkları birbirini kovalamıştır!.. Asker bu derece siyaset işlerine dalınca da, esas işi olan askerliği unutmuş, neticede disiplinin bozulduğu, sevk ve idare kabiliyetinin azaldığı ve buna paralel olarak başarısızlıkların kaçınılmaz olduğu bir tablo meydana gelmiştir. Fakat daha kötüsü, bu tablonun oluşma süreci bir türlü denetlenememiş ve irdelenememiştir. Ordu üzerinde sivil denetim zaten yoktu. Lakin ciddi bir askeri denetimin de olmadığı net olarak anlaşılıyor. Işık Koşaner'in ses kayıtlarında, işte bu gerçeklerin tespiti var. Denetimsizlik cihet-i askeriyede o kadar büyük tahribat ve çürümeye yol açmıştır ki, bugün kimileri çözüm olarak mevcut ordunun lağvedilip, yenisinin kurulmasını önermektedir! Bu vahim bir sonuçtur...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.