Patronlar ve kulübü...

A -
A +

TÜSİAD'ın (Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği) iş âlemi ve medyadaki lakabı "Patronlar Kulübü"dür. Nitekim önceki gün bu derneğin Yüksek İstişare Kurulu'nun toplantısında yapılan konuşmaları medya organları kendi internet sitelerinde şöyle duyurdu: Milliyet; "Patronlar Yargıyı Topa Tuttu..." Sabah; "Patronlardan sert eleştiri..." TÜSİAD dışında, isminin terkibinde SİAD olan pek çok iş adamları derneği vardır. Ama onlar için "patronlar kulübü" lakabının kullanıldığına pek şahit olmayız... TÜSİAD'dan "Patronlar Kulübü" ve üyelerinden de "Patronlar" diye söz edilmesinin pek çok sebebi vardır elbet. Bunların hepsini burada saymak mümkün değil. Ama TÜSİAD'ın ülkedeki en büyük holding ve şirket gruplarının patronlarını bir araya getirdiği; dahası her iş adamını üyeliğe kabul etmeyip seçkinci davrandığı, mensuplarının Türkiye'nin en zenginleri olmak hasebiyle en şöhretli iş adamları olduğu; bunların reklam bütçesi, halkla ilişkiler, tanıtım ve promosyon, imaj etkinlikleri vs. faaliyetler dolayısıyla, "doğal olarak" medya ile çok iyi münasebetler içinde olduğu, bundan da öteye büyük medya gruplarının sahibi üst düzey yöneticisi durumundaki kişilerin de zaten "Kulüp" üyesi sıfatını taşıdığı birer gerçektir... Hemen belirtelim ki, diğer SİAD'lar (Sanayici ve İşadamları Dernekleri) bu kadar ayrıcalığa sahip değil!.. "Patronlar Kulübü" yukarıda bir kısmı belirtilen hususiyetlerinden ötürü, sadece iş âleminde değil, siyaset arenasında da özellikli ve ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Daha doğrusu bu konumunu her fırsatta ve her iktidar döneminde "rantabl" bir şekilde kullanmakta dikkatli ve ısrarlıdır. Hatta çoğu kere, ekonomi dünyasının sınırları kendisine dar geldiği için, ülkenin siyasi ve sosyal hayatı ile ilgili radikal çıkışlar yapar... Ben böyle ifade ediyorum ama, siz meseleyi "hükümetleri sıkıştırmak, belli bir davranışa zorlamak, yani taviz verme mecburiyetinde bırakmak..." vb. şeklinde; eğer bunlara uymazsa iktidarı kökünden değiştirmek manasında anlayabilirsiniz. Bu cümleden olarak 1970'li yılların sonunda Ecevit hükümetine karşı gazetelere verilen çarşaf çarşaf ilanları, 1980'li ve 90'lı yıllarda aynı dernekçe hazırlatılan sansasyonel raporları, özellikle Güney Doğu ile ilgili çok gürültü koparan raporu hatırlayabiliriz. Kısacası TÜSİAD, her vesile ile ülke siyasetine yön vermek ve ağırlık koymak gibi bir gündeme sahiptir... TÜSİAD'ın en fazla öne çıkan özelliklerinden biri de dine karşı hayli mesafeli duruşudur... Hatta bazı çıkışlarında dini açıkça hedef aldığı bile değerlendirilmiştir. Yine bu çerçevede, Patronlar Kulübünün İmam Hatip Liselerine, Kur'an Kurslarına, Başörtüsüne, hatta ve hatta ilköğretimdeki mecburi din derslerine bakış açısı Türkiye'deki büyük çoğunluktan çok farklıdır!.. Bundan dolayı da geniş halk kitlelerinden zaman zaman ciddi tepkiler aldığı olmuştur. TÜSİAD'ı ve faaliyetlerini tabii ki bir yazıda anlatmamız mümkün değildir. Konuya temas etmemiz, son İstişare Kurulu Toplantısı dolayısıyladır. Medyada bu toplantı ile alakalı olarak yapılan bazı yorumlarda; Hükümet ile Patronlar Kulübü arasında yeniden esen soğuk rüzgarlardan bahsediliyor. Başbakanın bu toplantıya katılmaması bir yana, hükümetten hiçbir bakanın, hatta ekonomiden sorumlu bakanın dahi ne toplantıya ne de sonrasında verilen resepsiyona katılmamış olması, bunun göstergesi olarak belirtiliyor. Bazı köşe yazarları TÜSİAD'ın iktidara karşı ısrarlı bir katı duruş gösterdiğini, hatta bunu bir güç gösterisi biçiminde hissettirdiğini ifade ediyor!.. Oysa TÜSİAD en zengin iş adamlarını bünyesinde barındırmakla birlikte, ekonomi dünyamız içinde azınlık durumundadır. Zira Türk ekonomisinin yüzde sekseni TOBB'un bünyesindedir. Diğer taraftan Patronlar Kulübünün duruşunun her zaman objektif olduğunu veya doğruyu gösterdiğini söylemek de mümkün değildir. Hatırlayınız 2001 krizinin on gün öncesini... TÜSİAD tam da o günlerde ülke hesabına artık on yıl ilerisini görebildiğini söylüyordu!.. Ama iki hafta bile geçmeden Türkiye'yi yarı yarıya fakirleştirecek o ekonomik felaket patlıyordu... TÜSİAD'ın mevcut hükümete çok sıcak bakmadığı ta baştan belli idi. Yine hatırlamaya çalışınız; Abdullah Gül'ün başbakanlığı devraldığı ilk günlerdi... O zamanki başkan Tuncay Özilhan hükümete eleştiri oklarını yöneltince; Türk siyasetinde belki de bir ilk yaşanıyordu: Abdullah Gül hem de canlı yayında; telefonla Özilhan'ı arayarak, sözlerine müdahale ediyordu! Tayyip Erdoğan ile Ömer Sabancı arasında geçen tartışmayı da unutmuş olamazsınız. Bazı kalemlere göre, hükümetin çabalarına rağmen, TÜSİAD kanadında yumuşama olmamış... Acaba gerçekten öyle mi? Eğer böyle ise, hükümet hali hazırdaki tutumu ile bu resti mi görmüş oluyor? Ben ekonomist olmadığımı bu köşede sık sık belirtme gereği duyarım. Ancak bildiğim bir şey var; Patronlar her zaman hesaplı hareket ederler ve daima ihtiyat payı bırakırlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.