Türkçe'de bazı kelimeler çok ve çeşitli anlamlar taşıyabiliyor. Bu sebeple kelimeleri kullanan kişinin üslubuna ve maksadına göre; bu anlamlar tabir yerinde ise, "lastik gibi" her tarafa çekilip uzatılabiliyor! Hele bu kelimeleri isti'mal eden kişi usta bir hatip ise; yani ses, mimik ve jestlerle bazı kelimelere özel vurgu yaptırıp değişik noktalara çekilebilecek anlamlar yükleyebiliyorsa; hele hele aynı cümle içinde veya konuşmanın bütününde kelimeleri hem gerçek, hem de mecazi manalarında kullanıyorsa, hele hele "tevriye" sanatı yapıyorsa; (Tevriye; örtmek, gizlemek manasına gelir. Kavram olarak, birden fazla manaya gelen bir kelimenin en uzak anlamıyla kullanılması demektir) söylenen sözlerin muhtevası, olumlu ve olumsuz her türlü yoruma açık hale gelebilir!.. Niye bu kadar uzattığımı haklı olarak merak etmişsinizdir. CHP Genel Başkanı Baykal'ın dün partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmayı analiz edebilmek için, bu uzun girizgahı yapma mecburiyetini hissettim! Sayın Baykal, hakikaten her geçen gün şaşırtmaya devam ediyor. Siyaset yapma üslubu, partisini yönetme tarzı; siyasi muhataplarına yönelik davranış ve tutumu, kendi yandaşlarınca giderek daha fazla sorgulanırken ve birçok milli mesele karşısındaki duruşu halk tarafından yadırganırken; Baykal'ın tavırları daha da keskinleşiyor. Sanki tam bir inatlaşma söz konusu. Elbette böyle bir tarz ve üslup Deniz Baykal'ın kendi tercihidir. Şimdiye kadar bu tarzın kendisine çok fazla kazanç getirmediği ortada olmakla birlikte, sonuç müsbet veya menfi olarak onun hanesine yazıldığı için hesabını da yine kendisi yapmak durumundadır. Ancak, Baykal'ın gerek kişi olarak, gerekse genel başkan sıfatıyla partisi hesabına ortaya koyduğu fikir ve eylemlerin, ana muhalefet lideri kimliği dolayısıyla, ülke siyasetine de gözardı edilemeyecek yansımaları olduğu için hepimizi ilgilendiriyor. Baykal dün Başbakan Erdoğan'a, siyasi nezaket kurallarını çok zorlayan ithamlarda bulundu. Erdoğan'ın geçmişte yaptığı pazarlama ve dağıtım işlerini hafife alan bir yaklaşımla, onu şimdi de ülkeyi pazarlamakla ve bu faaliyetten dolayı da komisyon almakla suçladı!.. Burada hemen bir şeyin altını çizmek gerekiyor: Şartlar ne olursa olsun siyasette belli bir seviyenin korunma mecburiyeti vardır. Aksi halde işler ayağa düşer ve bundan herkes zarar görür. Nitekim bir süre önce bizzat Sayın Baykal'a bir şarkıcı tarafından, avukatlık yaptığı dönemdeki çalışmalarıyla ilgili olarak, yöneltilen ağır ithamdan kendisi çok büyük rahatsızlık duymuştu... Demek ki, avukatlık veya ticaretin bir dalı olan pazarlamacılık fark etmiyor! Medyanın konuyu manşetlere taşımasına, iktidarın iki numaralı ismi çok yerinde ve gerekli şekilde tepki göstermişti. Ama Baykal tam tersi bir yaklaşım içinde. Başbakan'ın ülkeyi tanıtma, imkan ve avantajlarını yabancılara takdim ederek anlatma anlamında kullandığı "pazarlama" tabirini; Baykal alıp çok daha başka noktalara çekiyor. Yani sözüm ona tevriye sanatı yapıyor. Bununla da kalmayıp Başbakanı komisyon almak gibi bir ithamla töhmet altında bırakmak istiyor... Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Baykal gerçekten şaşırtıyor. Dört gün önce de ülkeyi bütün olarak töhmet altına sokacak bir şey söyledi: Dedi ki: "Geçen sene de Balıkesir'in aynı beldesinde kuş gribi vak'ası olmuştu. Ama tedbir alınmamıştı..." Dikkat ediniz, bütün dünyadan projektörlerin ülkemize çevrildiği, Birleşmiş Milletlerin, Avrupa Birliği'nin peş peşe açıklamalar yapıp, Türkiye'nin aldığı etkili tedbirleri övdüğü bir sırada anamuhalefet lideri adeta jurnalcilik yapıyor!.. Geçen sene bu vak'a görülmüşse ve mesela mahallinde alınan tedbirlerle mesele halledilmişse, üstelik geçen zaman zarfında herhangi bir etkisi de görülmemişse, ülkemiz hakkında şüphe doğuracak, halkı tereddüde sevk edecek bu beyanın sebebi ne olabilir? Sırf iktidarı zor durumda bırak mı acaba? Maksat sadece bu olsa bile ülkeye faturasını da düşünmek gerekmez mi? Bize öyle geliyor ki, uzun zamandan beri Baykal ve ekibi etkili muhalefet için siyaset üretmekte zorluk çekiyor. Bu zorluğun yansımaları bazen agresif bir üslup, bazen siyasi etik açısından sorgulanması gereken tavır ve davranışlar olarak ortaya çıkıyor. Ticaret en meşru kazanç yollarından birisidir. Ticarette pazar ve pazarlamacı da önemli unsurlardır ve bunlarsız işlerin yürümesi çok zordur. Ama siyaseti pazara düşürmek hiç de sağlıklı bir metot değildir. Bunu en iyi bilebilecek olanlardan biri de siyaset bilimi uzmanı olan Sayın Baykal'dır.