28 Şubat süreci, bu defa hayli geniş tartışılıyor... İki sebepten. İlki; sürecin üzerinden tam on beş yıl geçti. Bu arada Türkiye, demokrasi ve hukuk devleti yolunda; kimilerinin hayal dahi edemediği kadar ilerleyerek, darbe ve darbecilik devirlerini temelli kapatacak bir siyasi olgunluğa erişti. Bu yüzden klasik ve post modern darbelerin sebep ve sonuçları ile ilgili daha gerçekçi muhasebe yapılabiliyor. İkinci olarak, savcılar ufak ufak o mahut süreci mercek altına almaya başladı ve bazılarının paçası şimdiden tutuştu! Bu arada televizyonlarda da bolca atışmalar oluyor... 28 Şubat sürecinin müşevvikleri, aktörleri, figüranları sıra sıra arzı endam ediyor. Belli etmek istemeseler de, hemen hepsi huzursuz, endişeli, sinirli. Bazıları işi pişkinliğe vuruyor. Hatta eski günlerdeki gibi, kibirli tavırlar sergiliyor. Ama altlarından zeminin kaydığını da görüyorlar. Mezarlıkta ıslık çalma pozundalar... Sinirler oldukça gergin. Güya meseleyi tartışırken, kendi aralarında da kapışmaya başladılar. Bol bol, "haysiyet-şeref, namus..." teatisinde bulunuyorlar. Bu daha işin başı... Ufak tefek sızıntılar var, ama henüz dikişler büsbütün atmış değil. Eğer esaslı bir çözülme olursa, işte o zaman seyreyleyin siz gümbürtüyü! O gümbürtüyü bekliyorum. Kimi tetikçiler de ortam yokluyor. İşaret çakıp etraflarına bakıyorlar. Belli ki, gelişmelere göre pozisyon alacaklar... Güç kaybına uğramış malum aktörler, telaşlı mı, telaşlı. Eski yoldaşlarını itirafçılıktan caydırmak için, tıknefes kanallara bağlanıp her zamanki inkârcı havasında; acıklı şarkı-türkü söylüyorlar, bu yetmezse tehdit savuruyorlar. Ama nafile... Olaylarda rol almış eski siyasileri baskılayıp çark ettirmeler vs. Bu da sökmüyor! Baskı ve şantajla istifaya zorlanan eski bakanlar, milletvekilleri birer birer konuşmaya başladı. Bazıları gelen zorlamalar karşısında hık-mık etse de, netice değişmiyor. Turizm eski Bakanı Bahattin Yücel'in, "baskı görmedim..." demesi ne kadar inandırıcı olabilir ki?! Başka bakanlar, baskıya maruz kaldıklarını tek tek itiraf ediyorlar. İşte Yaşar Okuyan mesela... Daha önce ifşaatlarda bulunmuş olan spordan sorumlu eski bakan Bahattin Şeker mesela... Kendisi hangi kumpaslarla asker kaçağı yapılmıştı? Tansu Çiller'in eski danışmanlarından Hüseyin Kocabıyık ve Memduh Bayraktaroğlu, devirle ilgili çok şey söylüyorlar... O dönem DYP'li bakanlardan Yıldırım Aktuna, Ufuk Söylemez ve Yaman Törüner'in istifaya zorlanmaları... Ve daha başkaları... Herhalde bütün bunlara dair yazılıp çizilenlere, Cumhuriyet Savcıları da kulak kabartacaktır değil mi? Bakalım sıkıyı görünce, üç maymunları oynamak işe yarayacak mı? Bazıları hâlâ işi pişkinliğe vurmakla kurtulacağını zannediyor. O eskidendi... Peki, arşivler ortada değil mi? Şimdilerde adı en çok tekrarlanan iki eski yayın yönetmeninin, ansiklopediler savaşında; çanak-çömlek savaşında birbirlerine neler söyledikleri, neler yazdıkları kayıtlarda duruyor. Acar gazeteciler bulsun bakalım, şu satırları kim yazmıştı: "Gelin karşılıklı sözleşelim. Bundan sonra artık hükümet kurma ve yıkma işlerine girmeyelim..." Ha?! Bakana telefon açıp, dönemin başbakanına söven yönetmenin ses kayıtları, medyaya düşmemiş miydi? Pişkinlerin geçit resmi, gittikçe enteresanlaşıyor. Bir de neticeyi görelim ama...